Karatay Beslenmesi Hakkında Her Şey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karatay Beslenmesi Hakkında Her Şey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2016 Çarşamba

Turşu Yararlı mıdır?



Turşu sağlığınız için faydalı mıdır? Cevap turşu yapımında kullanılan yönteme göre değişmektedir. Aşağıdaki makale geleneksel ve modern yöntemi incelenmekte ve bu yöntemlerin nihai ürünün besin değerlerini nasıl etkilediğini göstermektedir. .

Biliyor Muydunuz?
Kornişon turşusu Amerika Birleşik Devletleri’nde en sık tüketilen turşu çeşididir. Bunlar genellikle sandviç, hamburger ve diğer atıştırmalıklar ile birlikte servis edilirler.

Günlük yemeklere keskin bir tat eklemek istediğinizde turşu uzun zamandır ilk tercih olmuştur. Onlar kesinlikle yemeği daha heyecanlı bir hale getiren lezzet arttırıcılarıdır. Ancak, sağlık açısından turşunun herhangi bir besin değeri var mıdır? Turşu yemeklere tat katmanın haricinde onlara besin değerleri de katıyor mu?

Turşu Sağlık İçin Faydalı Mıdır?
Daha önce belirtildiği gibi, cevap turşu yapımında kullanılan yönteme göre değişmektedir. Salatalık gibi sebzeler ya da elma, şeftali ve armut gibi turşu yapımında kullanılan meyveler şüphesiz besleyicidir fakat turşu yapım süreci son ürünün besin içeriğini belirler. Bunlar aşağıda ele alınmıştır;
Doğal Fermantasyon:
Turşu yapımında kullanılan geleneksel fermantasyon yönteminin, turşu yapımında kullanılan sebze ve meyvelerin besin değerlerini koruduğu tespit edilmiştir. Bunun nedeni geleneksel fermantasyon yönteminde herhangi bir ısı veya kutulamanın kullanılmamasıdır. Sadece rafine edilmemiş deniz tuzu ya da fermantasyon için kullanılır. Bu şekilde doğal olarak fermente edilen turşular sindirimi kolaylaştırdığı bilinen faydalı bakteriler açısından da iyi bir kaynak sağlar. Yani doğal olarak üretilen bu turşulardan küçük miktarlarda tüketmek, bağırsaklardaki faydalı bakterileri artırmak için kolay bir yoldur. Sindirimi geliştiren bu faydalı bakteriler bağışıklık sistemini geliştirmenin yanında, B ve K vitaminleri sentezinde de önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca turşu doğal bir şekilde fermente edildiğinde, ısıya duyarlı vitamin ve mineraller de kaybolmaz. Bu geleneksel yolla fermente edilen turşunun en önemli faydalarından biridir.

Modern Turşu Yöntemleri:
Bugünlerde turşu kurmanın en yaygın yolu olan sirke-tabanlı pastörize turşular ısıl işlem görmektedir. Her ne kadar bu süreç ürünün raf ömrünü uzatsa da, zengin enzimler ve yararlı bakterilerin yanı sıra ısıya duyarlı vitaminleri öldürmektedir. Isıtma işlemi nihai ürünün besin değerini düşürür. Yani, modern yöntemlerle üretilen turşuların doğal olarak üretilen turşulara göre besin değerleri azalmaktadır.
Porsiyonlarınıza Dikkat Edin!
Hiç şüphe yok ki geleneksel yöntemle fermente edilen turşu, sağlıklı ve lezzetlidir ancak kesinlikle aşırı tüketimini önlemek gerekir. Nedeni ise oldukça basit turşunun yüksek tuz içeriği! Turşuyu daha uzun bir süre için muhafaza edebilmek için ekstra tuz ilave edilmesi gereklidir. Yani çok fazla turşu tüketmek ekstra tuz almak demektir.
Örneğin bir kornişon turşu 306 mg sodyum içeriği ile günlük sodyum ihtiyacının %13’ünü karşılar. Yani günde bir kaç tane turşu tüketirseniz günlük ihtiyaç olan 2.300 mg’ı aşabilirsiniz. Yüksek miktarda tuz alımı yüksek tansiyonun en önemli sebeplerinden biri olmuştur. Çok fazla sodyum alımı da vücudun susuz kalmasına neden olarak böbrek hasarı, kalp krizi ve inme riskini arttırabilir. Bu sağlık riskleri akılda tutulmalı ve turşu tüketiminde kesinlikle aşırıya kaçılmamalıdır.
Turşu Suyu:
Çok küçük miktarlarda turşu suyu içmenin de bazı sağlık faydaları olabilir. Yüksek sodyum içeriği nedeniyle turşu suyu içmek, kas kramplarının ve akşamdan kalmalık belirtilerinin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Pek çok sporcu turşu suyunun spor ile bağlantılı kas kramplarını rahatlattığını bildirmiştir.

Hamilelikte Turşu Tüketimi:
Genellikle kadınların hamilelik dönemlerinde turşuya aşerme eğilimleri olduğu görülmüştür. Hamile bayanlarda turşu tüketimi çok endişe yaratacak bir neden olmasa da, turşunun çok yüksek tuz içeriği nedeniyle porsiyon konusunda dikkatli olunmalıdır.
Sonuç olarak doğal fermantasyon yöntemi turşu üretiminin orijinal yöntemidir ve bu şekilde üretilen turşular yıllar boyu sağlıklı ve lezzetli yemeklerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Besin değerlerinin ve faydalı bakterilerin ölmesi nedeniyle ısıl işlem görmüş turşulardan kaçınmaya çalışın. Az miktarda tüketildiğinde sağlıklı olan turşuları aşırıya kaçmadan tüketmeye özen gösterin!


http://www.bilgiustam.com/tursu-saglik-icin-faydali-midir-zararli-midir/

14 Kasım 2016 Pazartesi

Sabah İçilen Limonlu Suyun Faydaları




Sabahları Sıcak Su ve Limon Sabahları ilk iş olarak içtiğiniz kahveyi, limonlu sıcak su ile değiştirmeyi düşür müsünüz? Bu dünyaca tanınan besin uzmanı Ann Louise Gittleman’ın bir tavsiyesi.

Sıcak su ve limon ikilisi vücudunuz için birçok açıdan faydalı olabilir. Kilo vermenize yardım eder, su ihtiyacınızı karşılar, sindiriminizi kolaylaştırır ve C vitamini alımını yükselterek bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Hatta faydalarını artırmak için birkaç şey daha ilave edebilirsiniz.

Yapılışı Gittleman bir limonun yarısından sıktığınız limon suyu ile bir fincan sıcak suyun en uygun karışım olduğunu söylüyor. Karışımı daha etkili hale getirmek için biraz tarçın, biraz da öğütülmüş zencefil kullanabilirsiniz. Böylece metabolizma hızınızı da artırmış olacaksınız.

Fonksiyonu
Güne başlarken ilk iş olarak limon suyu içmek sindirim sisteminizi uyarır. Bu da besinlerin vücudunuz tarafından daha iyi emilmesini sağlar. Emilim kötü olduğunda aç olmasanız bile, doymamışlık hissi olacaktır.

Etkileri
Limon suyu damağınızdan başlayarak vücudunuzu temizlemeye girişir. Vücudunuza girdikten sonra, böbreklerin boşaltılmasını sağlar, karaciğerden atıkların ve toksinlerin atılmasına yardım eder. Ayrıca toksinleri temizlemekle görevli lenf sistemini güçlendirir.
Önemi Limon da, su da Gittleman’ın kilolardan kurtaran yiyecekler listesine dahil. Susuz kaldığınızda vücudunuz daha fazla yağ depoluyor, çünkü böbrekleriniz böyle bir durumda karaciğerinizden yardım istiyor. Bu da karaciğerinizin yağ yakma görevinden feragat etmesine neden oluyor.

Su ayrıca iştahı azaltıyor. Susuz kalmaksa, tam tersine, açlık hissi uyandırıyor. Limon selülitin azalmasına yardım edebilir, çünkü deriye giden kan akışını artırıp, vücudunuzun atıklardan temizlenmesine yardım ediyor. Limon ayrıca vücudunuzun yağ eritme kapasitesini artırıyor.
Yararları Limon yüksek miktarda C vitamini içerir. Bir limon 30.7 mg C vitamini içerir. Alınması tavsiye edilen günlük C vitamini miktarı kadınlarda 75 mg, erkeklerde 90 mg. C vitaminini daha fazla tüketen insanların sindirim sistemleri çok daha etkin çalışıyor.

Limon ayrıca midenin asiditesini artırıyor, böylece kalsiyumun emilimi kolaylaşıyor. Kalsiyumun iyi emilmesi daha rahat kilo vermek anlamına geliyor. Çünkü kalsiyum yağ hücrelerinde depolanıyor. Yağ hücrelerindeki kalsiyum miktarı arttıkça, onları yakmak o kadar hızlı oluyor.
C vitamini ayrıca bağışıklık sisteminizi güçlendirir, koroner kalp hastalıklarından korur, felç riskini azaltır, kataraktı ve gut hastalığını engeller.Bu antioksidan vitamin kanser riskinin azalmasını sağlıyor.

Kaynak:http://multiyasam.com/sabahlari-sicak-su-ve-limon/

11 Kasım 2016 Cuma

D Vitamini





ABD Ulusal Sağlık Kurumu Sitesi’nde yayınlanan bilgiye göre D vitamini eksikliği ya da yetersizliği küresel bir sağlık sorunu. Dünyada bir milyardan fazla kişide D vitamini eksikliği ve yetersizliği bulunuyor. Buna rağmen ne hükümetler ne de sağlık kurumları genel ve ciddi olan bu acil sağlık sorunu için halkı uyarmıyorlar!
Şubat 2015’te, ABD Beslenme Önerileri Komitesi’nin ABD Sağlık ve Sosyal Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı için hazırladığı raporunda D vitamininin gebeler için önemi vurgulanmakta, kemik ve kas gelişimi dışında, 2000 gene etki ettiği ve toksik düzeylerinin henüz gösterilmediği bildirilmektedir.
Yani, son raporlarda D Vitamininin toksisitesi olmadığı, toksik olduğunu gösteren bir çalışmanın da bulunmadığı, üst sınırın kaldırıldığı belirtiliyor (bakınız USDA ABD hükümetine sunulan Şubat 2015 raporu.)

Kanser doktorları da D vitamini öneriyor! California Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada, onkologlar kemoterapi yapmadan önce kanser hastalarının önce D vitaminlerini yükseltiyorlar, o zaman kemoterapinin yan etkilerinin daha az görüldüğünü ve hastaların kemoterapiye daha iyi tolere ettiklerini belirtiyorlar.

Yağda eriyen bir vitamin olan D vitamini, cildimizde güneş ışığının etkisi ile üretilir.

D vitaminin görevlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Tüm vücut organ ve dokularında D vitamini reseptörleri bulunur ve hücrelerde bulunan genlerin normal olarak çalışmalarını düzenler.
• Kanlarında düşük düzeylerde D vitamini bulunan kişilerin, kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskinin fazla olduğu gösterilmiştir.
• Obez yetişkinlerin ve şeker hastalarının kanlarında D vitamini düşük olarak bulunmuştur.
• D vitamini, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. D vitamini eksikliği olan kişilerin alerji, otoimmün ve kanser hastalıklarına yakalanma riski yüksektir.
Kanada hükümeti, 2009 yılında domuz gribi aşısı yerine, halkın
bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek amacı ile onlara D vitamini takviyesi sağlamış, kimseye domuz gribi aşısı yaptırmamıştır.
• Kuvvetli bir antioksidan olan D vitamini, organizmayı serbest oksijen radikallerinin zararlarından korur.
• Yaşlılarda sık olarak rastladığımız dengesizlik nedeni ve bunun sonucu düşmelerinin de D vitamininin eksikliğine bağlı olduğu bildirilmiştir.
• Şeker hastalarının kandaki D vitamini normal düzeylerde olduğunda, kan şeker kontrollerinin daha kolay olabildiği de gösterilmiştir.

D vitamininin normal düzeyleri nelerdir?
Herkes doktorları ile test yaptırıp eksiklik varsa ona göre takviye almalıdır. D vitamini (gün ışığı hormonu) eksikliği giderilmelidir. Kanda D vitamini düzeyi 100 ng/ml üzeri olmalıdır ve bu herkes için aynıdır. Herkes doktorlarıyla tahlil yaptırıp D vitamini eksik olanlar, takviye alacak.
Yaz ya da kış aylarında normal şartlarda kanda D vitamini düzeyinin en az, 100 ng/ml’nin üstünde olması gerekir.
Sağlıklı doğal yağlar yendiği zaman, D vitamini ile birlikte yalnız yağda eriyen ve emilebilen A, E, K vitaminleri de organizmaya girer. Yiyeceklerimizle almış olsak bile, sağlıklı yağları yemediğimiz zamanlarda bu vitaminlerin vücudumuza girmesi mümkün değildir.
Bilhassa kilolularda D vitamini eksik. Önemsenmeyen gizli bir engeldir. D vitamininiz düşükse kilo veremezsiniz.

Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay
Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı
Karatay Sağlık Kitaplarının Yazarı

Hangi Besin Hangi Ayda Yenir?

Bu bilgiye ulaşmak için:

Leptin Hormonu ve Salgılanması İçin Yapılacaklar


Çok basit bir anlatımla, bir şeyler yediğimiz zaman pankreasımız önce 2 saat insülin hormonunu salgılıyor. Ardından 2 saat da glukagon denen hormon salgılanıyor. Yemek yememizden 4 – 5 saat geçip insülin ve glukagon salgıları tamamlandıktan sonra işte bizi zayıflatan LEPTİN hormonu salgılanmaya başlıyor. Leptin hormonu bizim depolarımızdaki yağları kullanarak vücudumuzun enerjisini sağlıyor. İşte biz (Karatay Sağlıklı Beslenmesini uygulayanlar) böyle fazla kilolarımızdan kurtuluyoruz.

Leptin hormonunun gece salgılanabilmesi için yemeğimizi en geç 19:00 – 20:00 de yiyip bitirmiş olmamız lazım. Buna göre 20:00 – 22:00 arası insülin salgılanacak,
22:00 – 00:00 arası glukagon salgılanıyor olacak ve saat 00:00 veya 01:00 den sonra da Leptin salgılanmaya başlayacak.
Leptin hormonu en fazla bizim derin uykuda olduğumuz 02:00 – 05:00 saatlerde arası salgılanıyormuş.

Leptin hormonunun gündüz de salgılanmasını istiyorsak günde 2 veya 2,5 öğün yiyor olmamız öğünler arasındaki zamanı açmamız gerekiyor. Bu konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım.
Saat 09:00 da kahvaltı yapan bir kişinin saat 11:00 ‘e kadar insülin hormonu salgılanacak. 11:00 – 13:00 arası 2 saat de glukagon hormonu çalışıyor olacak.
13:00 – 14:00 den sonra yağlarımızı yakacak leptin hormonu devreye girebilecek. Tabii ki ağzımıza 9 dan sonra hiçbir şey atmadıysak.
13:00 – 14:00 ‘den sonra yemek yemeyi açlık hissetmeden uzatabildiğimiz her sürede leptin depodaki yağlarımızı kullanarak enerjimizi sağlıyor olacak.
Saat 16:00 da yemeğimizi yiyor olursak 2-3 saat leptin sayesinde yağlarımızı yakmış olacağız. Yemeği saat 17:00 gibi yiyecek olursak bu sefer de 3-4 saat depodan yemiş olacağız. İşte onun için 2 öğün sağlık demişler. Yeter ki bir önceki öğünümüzde yeterince ve doğru şeyler yemiş olun ve leptinin salgılandığı süre içinde beyniniz “bu kişi acıktı, yemek gelmiyor tasarruf moduna geç” sinyalini göndermemiş olması lazım. Acıktığınız anda hemen yemeğinizi yiyin.

Lütfen leptin hormonunuzun salgılanmasına olanak sağlayın ve günde iki öğün yemeye çalışın. İlk başlangıçta 3 öğün hatta 2,5 öğün yiyebilirsiniz ama gündüz de fazla yağlarınızı yakmak sizin elinizde. Biz ilk başladığımızda bir yıl civarında 2,5 öğün, daha sonra da 2 öğün yedik ve halen 2 öğün olarak devam ediyoruz. .

Şunu hiç unutmayın aralarda bir şey yemeyip ağzınıza şekersiz denen tatlandırıcılı sakızlardan bile atmış olsanız beyin “bu şeker yedi” sinyalini göndererek insülin salgısını başlatacak ve o anda leptin hormonunuz faaliyette ise faaliyetine son verip yerini insüline bırakmış olacaktır. İki öğün arasında size ikram edilen en ufak bir nesneyi leptin hormonunuzun salgılanmasının devam etmesini istiyorsanız lütfen yemeyin.

NOT: Bu bilgiler Karatay Diyeti kitabından öğrendiklerimizden yorumlanmıştır. Facebook “Sağlıklı Yaşıyoruz” sayfasında bir çok kez dile getirilmiştir. Daha ayrıntılı öğrenmek için Karatay Diyeti kitabını okumalısınız, hatta bunların anlatıldığı bölümleri birkaç kez okumalısınız.
(
Sağlıklı Yaşıyoruz Sayfasından Okan&Nurçin Çağlar)

Kaynak:http://woto.com/oneriler

Karatay Beslenmesiyle Vücudumuzda Neler Olur?




1. AÇLIK hissetmeyiz.
2. Ara öğün olarak göbek yağımızı ve iç yağ depolarımızı kullanırız.
3. Uzun süre acıkmayız- verdiğimiz kiloları geri almayız-
4. Yağlarımız daha hızla erir.
5. Kilomuzu daha hızlı veririz. Kilo verilir alınmaz ve verilen kiloda kalınır.
6. Belimiz incelir ve ince kalır.
7. Hiç bir şekilde halsiz, isteksiz,- sıkıntılı ve umutsuz olmayız.
8. Kaslarıımız erimez.
9. Su kaybımız olmaz.
10. Karaciğer yağımız erir.
11. Metabolizmamızda yavaşlama olmaz.
12. Bütün gün dinç ve enerjik hissederiz, halsizlik ve bitkinlik olmaz.
13. Rahatlıkla fizik aktivitemize devam edebiliriz.
14. Gün boyunca kan insulin düzeyi düşük kalır.-acıkma hissi olmamasının nedenidir-
15. Kan İnsülin ve Leptin düzeyleri normale döner.
16. Yağlarımız depolanmaz, erimeye devam eder. -Enerji sağlamak için kendi yağlarımız yanmaktadır-
17. Kan şekerimizde iniş çıkış olmaz. –acıkma hissi yok olmuştur-
18. Kan yağlarımız normalleşir: HDL yükselir, Trigliseridler düşer.
19. Barsaklarımız düzenli çalışmaya başlar.
20. Obezite önlenmiş olur.
21. Obezite sonucu gelişen tüm sağlık sorunları ortaya çıkmaz, çıkmış olanlar da düzelir.
22. Tansiyonumuz normalleşir.
23. Kalp hastalıkları görülmez.
24. Felç, inme görülmez.
25. Her türlü kanser oluşmaz.- aşırı kilo kanser nedenidir-
26. Şeker hastalığı gelişmez, varsa şeker kontrolü daha kolay olur, hatta düzelir.
27. Şeker hastalığına bağlı tehlikeli komplikasyonlar azalarak yok olur.
28. Eklem ağrıları, artrit gelişmez.
29. Düşüncelerimiz beraklaşır.
30. Uykularımız düzene girer, horlama biter.
31. Vücut bağışıklık sistemi güçlenir.
32. Bakteri,virus, alerji yapan ve kanser yapan etkenlerle hastalanma zorlaşır.
33. Hastalanınca da kısa süre içinde sağlığımızı kazanırız.

Kaynak: canankarataydiyeti.com

Glisemik indeksi yüksek besinler






Eğer kilo vermek ve hayat boyu verdiğimiz kiloda kalmak istiyorsak; önce mutfak dolapları ve buzdolabını yüksek glisemik indeksli yiyeceklerden arındırmamız gerekir. Daha sonra da bu yiyecek ve içecekleri satın almamak, evimize, mutfağımıza, buzdolabımıza ve vücudumuza sokmamak şarttır!
Evimize ve mutfağımıza hiçbir zaman girmeyecek olan ve 7’den 70’e herkesi ilgilendiren, yüksek glisemik indeksli (Gİ=100) yiyecekler ve içecekler hangileridir, biliyor muydunuz?

1. HER TÜRLÜ EKMEK, SİMİT, TOST, KURU VE YAŞ PASTALAR.
2. PİRİNÇ PİLAVI.
3. MAKARNA, BÖREK.
4. ŞEKER, ÇİKOLATA VE HER TÜRLÜ TATLI.
5. REÇELLER, BAL.
6. PEKMEZ.
7. TATLANDIRICILAR.
8. ÜZERİNDE DİET YAZAN HER YİYECEK VE İÇİCEK.
9. TAZE SIKILMIŞ VE HAZIR MEYVA SULARI.
10. BÜTÜN ŞEKERLİ VE GAZLI İÇECEKLER. (KOLA, GAZOZ vs.)
11. PATATES, MISIR.
12. TAVUK.
13. KARPUZ, KAVUN.
14. HER TÜRLÜ KIZARTMA.
15. HAZIR ÇORBALAR.
16. SUCUK, SALAM, SOSİS, FÜME ET VE BALIK.
17. YEMEKLER PİŞİRİLİRKEN TERBİYE YAPILMIYACAK.
18. SÜT TOZU, KREMA


Kaynak:canankarataydiyeti.com

20 Mart 2015 Cuma

Faydalı Bilgiler
























Kaynak: Karatay Beslenmesini Öğrenmek İsteyenler Sayfası /Gülden Gökşen

Karatay Beslenmesinde Meyve




Mevsiminde doğal olarak (hormonsuz, kimyasal ilaçsız, GDO’suz) yetişmiş ve sağlıklı ortamda, kimyasal koruyucu maddeler sıkılmadan (mumlanıp parlatılmadan) saklanıp satışa sunulan tüm meyveler sağlıklıdır. Meyvelerin içerdiği şeker oranı, glisemik endeksini belirler. Bu nedenle meyvelerin tüketim miktarları, zamanları ve şekilleri onları vücudumuz için sağlıklı veya sağlıksız hale getirebilir. Örneğin gün boyunca başka tatlı ve şekerli bir yiyecek yememek koşuluyla sonbahar ve kış aylarında sabah kahvaltısında yenecek bir adet yerli muz, glisemik endeksi yüksek olmasına rağmen verdiği enerji gün içinde yakılabileceği için sağlıklıdır. Ancak aynı muz, akşam yemeğinden sonra tok karnına yenirse ve ardından yatılırsa, gece enerjisi fazla gelip yağ olarak depolanacağı için sağlıksızdır.


Günde bir adet meyve (düşük glisemik indeksli) bütün olarak yenilebilir. Örneğin, kış aylarında portakal, mandalina, nar veya elma olabilir. Yaz aylarında, çilek (şeker ekilmeden), kiraz, böğürtlen veya ahududu günde 100-200 gr kadar yenebilir. Ayrıca zeytin, yeryüzünde bulunan en sağlıklı meyvelerden biridir. Glisemik indeksi sıfırdır. Her sabah kahvaltıda 10-15 adet zeytin rahat rahat yenebilir. Domates, salatalık ve biberler de (sebze grubunda olmalarına rağmen) o bitkilerin meyveleridir. Ceviz, fındık, fıstık, badem de kendi ağaçlarının meyveleridir ve bunların da glisemik indeksleri sıfırdır. Bu saydıklarımızı meyve olarak bilip tüketirsek, 24 saat içinde ne kadar çok ve sağlıklı meyve yediğimiz ortaya çıkacaktır. Ancak, glisemik indeksi çok yüksek olduğu için kavun, karpuz, dut, üzüm ve taze incir (Gİ = 80-100) maalesef yenmemelidir. Haziran ve temmuz aylarında, hastalarımızın kan yağlarındaki ‘trigliserid’ oranı bu nedenle yükselmektedir (her türlü şekerli meyve yani früktoz, meyve suyu ve tüm şekerli içecekler kan yağlarımızı aşırı olarak yükseltir, unutmayalım!)
- Meyve sularında, karpuz ve kavunda bulunan meyve şekeri ‘früktoz’ hemen kan ve depo yağı olan trigliseride dönüşür ve yağ olarak karaciğere ve depolara gönderilir. Karaciğer ve göbek yağlanmaya başlar, bacak kaslarında ve karaciğerde trigliseridler yağ olarak depo edilir. Kanda trigliseridlerin aşırı yüksek olmasının nedeni, meyveler, meyve suları, şekerli içecekler, tatlılar, pirinç pilavı, baklava börek ve fazla tüketilen çay şekerleridir. Meyve şekeri olan früktoz, karaciğer için glikozdan yedi kere daha fazla toksiktir. Tatlılarda ve çayda kullandığımız toz şeker ise, 1 molekül früktoz+1 molekül glikozdan meydana gelir.

Kaynak: canankaratay.com

Yapay Tatlandırıcılar Zehirliyor


Aspartam ve sakarin içermez diye pazarlanan, sükraloz bazlı tatlandırıcılar, sofra şekerinden 600 kat daha tatlıdır. 200 gram kadar tatlandırıcı, 96 kalori ve 32 gram şeker içermektedir. Bunlar obezlere, diyabetli hastalara ve kilo vermek isteyenlere öneriliyor. Oysa hastalar zararlı birçok kimyasal maddeyi tükettiklerinin farkında bile değiller. Bu hastalar, yapay tatlandırıcılarla zehirlendiklerinin farkına varmalılar. Kilo problemi olmayanlar ya da ensülin direncini kırmayı başarmış olanlar, eğer çok istiyorlarsa Konya yöresine ait olan etli ekmek (kaşar peynirsiz olarak) ya da lahmacun gibi yiyecekleri rahatlıkla tüketebilirler. Etli ekmek ve lahmacunun ekmeği mayasız ve son derece incedir. Ayrıca bol soğan, limon, maydanoz ve ayranla tüketildiği zaman gayet dengeli ve sağlıklı bir gıdadır.

Kaynak: www.canankaratay.com

19 Mart 2015 Perşembe

Pişirme Önerileri






• Yemekler, unlu terbiye yapılarak hazırlanmaz.
• Düşük ısıda, uzun sürede pişirilmelidir. Ancak yağda soğan veya biber öldürme gibi yöntemler uygulanmamalı, malzemeler çiğden hep birlikte tencere veya tepsiye konup, ocakta ya da fırında pişirilmelidir. Özellikle güveç yaparken önce tencerede kavurma, sonra fırında pişirme gibi iki farklı pişirme şeklinin bir arada olmaması gerekiyor. Ya tencere (mümkünse basınçlı tencere) ya da fırın tercih edilmelidir.
• Pişirme süresi çok fazla uzayıp, lezzet katmak amaçlı ısıya maruz bırakma şekli değiştirilip, ısı derecesi arttıkça yemekteki faydalı vitamin ve mineraller ölüyor, yemeğin glisemik indeksi yükselebiliyor.
• Yemekleri pişirirken cam, çelik veya emaye kaplı dökme demir tencere, tepsi kullanılmalıdır. Alüminyum ve teflonlardan, mikro dalga fırınlardan yanmaz pişirme poşeti ya da yağlı kâğıt gibi ürünlerden uzak durulmalıdır.
• Blender (karıştırıcı) veya mikser (çırpıcı) gibi elektrikli aletler yemeği işlenmiş hale getirip lifleri yok edip sağlıksız hale dönüştürdükleri için kullanılmamalıdır.
• Yemeklerde soğuk sıkım sızma zeytinyağı, saf köy tereyağı (inek, keçi, koyun veya manda sütünden köy tereyağı, Urfa yağı, Malatya veya Trabzon tereyağı) veya kuzu ya da danadan elde edilen kuyruk yağı kullanılmalıdır. Tereyağınızı evde de yapabilirsiniz, tarifini Karatay’ın kitabında ‘Evde Yapabileceğiniz Hakiki Doğal Ürünler’ bölümünde bulabilirsiniz.
• Sıcak yemeklerde ve kızartmalarda mısırözü, ayçiçeği, soya veya kanola yağı kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü bu yağlar, ısınır ısınmaz doğal özelliklerini kaybederek hemen trans yağlara dönüşürler. Trans yağlar, kan yağlarından trigliseridleri yükselterek karaciğer yağlanmasını başlatır. Bu nedenle kalp, damar hastalıkları, felç ve her türlü kansere sebep olan en zararlı yağlardır. Trans yağlar, insülin direncini başlatan en tehlikeli kimyasal maddelerdir. İnsan vücudu doğal olmayan bu yağları tüketmeye programlanmamıştır.
• Margarin haline dönüştürülmüş olan sıvı yağlarda da fazla miktarda trans yağ meydana gelmektedir. Bu sebeple margarin de kullanılmamalıdır.
• Kızgın yağda kızartma yapılmamalıdır. Balık ya da etler sos veya una bulandırılarak yağda kızartılmamalıdır. Eğer illa kızartma yapmak isteniyorsa kısık ateşte, az zeytinyağı veya tereyağı ile sade pişirme yapılabilir.
• Izgara yapılabilir. Ancak yiyecekler yakılmadan ve yüksek ateşe, kömür ve odun alevine, dumanına maruz kalmadan pişirilmelidir.
• Buğulama da yapılabilir, en sağlıklı pişirme yöntemlerinden biridir.
• Yemekleri pişirirken çok az su konmalıdır. Böylece hem besin değerleri korunuyor, hem de daha lezzetli oluyor.
• Hem tazeliği hem de besin değerleri açısından yemekler günlük olarak pişirilmelidir. Birkaç günlük yemek yapıp, aynı yemeği defalarca dolaba koyup çıkartmak, her seferinde ısıtmak tehlikelidir, kesinlikle yapılmamalıdır.
• Yemeklerimizde tuz miktarı azaltılmalıdır. Rafine tuz yerine, doğal kristal kaya tuzu ya da deniz tuzu(porselen başlıklı cam veya ahşap değirmende öğütülerek) olmasına dikkat edilmelidir. Ancak denizlerde kirlilik arttığı için binlerce yıllık tuz mağaralarından çıkartılan iri taneli doğal kaya tuzunu tercih etmelisiniz.
• Yemeklerde salça kullanılacaksa, güneşte bekletilmiş ev yapımı domates veya biber salçası kullanılmalıdır. Fabrikasyon üretilmiş, koruyucu katkı içeren konserve salçalar kullanılmamalıdır.
• Mayonez veya ketçap gibi hazır soslar da asla kullanılmamalıdır. Ev yapımı mayonezi ise 15 dakika içinde tüketmeniz gerekiyor. Buzdolabında muhafaza etseniz dahi 15 dakikadan sonra trans yağlar oluşuyor, tehlikeli olmasının sebebi de bu.
• Sızma zeytinyağı ile her türlü sebze ve bakliyat yemeği yapılabilir.
• Arpa şehriye, tel şehriye vb ürünler işlenmiş gıda oldukları için, yemeklere kıvam versin diye ilave edilmemelidir.
• Yemeklere, pişirilip ateşten alındıktan sonra damak tadına göre nane, maydanoz, kekik, reyhan, fesleğen gibi otlar ve kırmızıbiber, karabiber, kimyon, sumak vb baharatlar eklenebilir.
• Taze balığın her türlüsü sağlıklıdır. Ancak teneke kutulardaki ve poşetlerdeki konserve balıklar, ambalajlarındaki kanserojen maddelerden dolayı riskli hale dönüşüyor. Bu yüzden fabrikasyon konserve balıklar da tercih edilmemeli! Eğer cam kavanozda, zeytinyağı ile az tuzlu yani ev tipi konserve olursa olabilir.
• Salatalarda da soğuk sıkım sızma zeytinyağı, üzüm çekirdeği yağı veya ketentohumu yağı, ketentohumu, zeytin, peynir, yoğurt, her türlü taze maydanoz, taze veya kuru nane, kekik, fesleğen vb otlar, susam, bol sirke (geleneksel usul doğal fermantasyon) ve limon, ayrıca arzuya göre sarımsak kullanılabilir.
• Limon faydalı ve glisemik indeksi düşük bir meyvedir. Salatada, çorbada, çayda veya suya sıkılarak kullanılabilir. Limon ve sirke gibi asitli yiyecekler, besinlerin hazmedilmesini yavaşlatır. Bu nedenle, yiyeceklerimiz midemizde ve incebağırsağımızda uzun süre kalabiliyor. Kullandığımız limonun da doğal yetişmiş veya organik olmasına ve dış kabuğu kimyasallarla mumlanmış veya boyanmış olmamasına dikkat edilmeli. Her zaman taze sıkılmış olarak kullanılmalı. Sirke de geleneksel usulde fermente edilerek üretilmiş olmalı. Çoğu markette limon suyu diye satılan sarı suların limonla yakından uzaktan alakası olmadığı gibi son derece de zararlıdır. Endüstriyel sirke de doğal sirkenin verdiği faydayı veremez. Sirkenizi evde yapabilirsiniz, tarifini Karatay’ın kitabında ‘Evde Yapabileceğiniz Hakiki Doğal Ürünler’ bölümünde bulabilirsiniz.
• Üzüm çekirdeği veya keten tohumu yağları kullanılacaksa bunların hem ısıl işlem görmeden üretilmiş olmasına hem de kesinlikle ısıya maruz bırakmamaya yani soğuk olarak tüketmeye özen göstermelisiniz.
• Ketentohumu yağı ve balıkyağı (Omega-3), kan yağlarını düzenler, kanı sulandırır, kilo vermeyi kolaylaştırır, kilo almayı önler, hipertansiyon ve depresyon gelişmesini engeller. Kalp ve damar hastalıklarının riskini azaltır.
• Ketentohumu da azar azar yiyeceklere eklenebilir. Susam da ketentohumu kadar faydalıdır. Arzu edildiğinde onun yerine kullanılabilir. Ketentohumu, doğal olarak kabızlığın giderilmesinde yararlıdır. Fazlası ishal yapabilir. Öğütülmüş olarak alınmamalıdır. Tane olarak alınıp, kullanmadan hemen önce öğütülüp tüketilebilir. Ancak okside olmasını önlemek için öğütüldükten sonra 15 dakika içinde tüketilmelidir.
• Turşunuzu evde yapabilirsiniz. Bol sirkeli (geleneksel usul doğal fermantasyon), az tuzlu (kristal kaya tuzu) ev turşusu yaparak tüketebilirsiniz.
• Sebze, meyve, balık ve etler doğal olarak tüketilmelidir. Tüketilen yiyeceğin doğal ve bütün olmasına dikkat edilmelidir.
• Tüm işlenmiş yiyecek ve gıdalardan uzak durulması şarttır. İşlenmiş bütün yiyeceklerde aşırı miktarda trans yağ ve gizli şeker (früktoz) bulunur.
• Yemeklerle birlikte ekmek, pirinç pilavı ve makarna asla yenilmemelidir.
• Kan glikozuna hızla dönüşen, boş kalorili tatlı oldukları ve früktoz içerdikleri için bal, reçel ve pekmez tüketilmemelidir.
• Tatlılara, çaylara ve kahveye hiçbir şekilde tatlandırıcı eklenmemelidir. Suni (yapay) tatlandırıcılar karaciğer ve iç yağlanmasına neden oluyor ve şeker hastalığını başlatıyor.
• Un ve nişastalı bütün gıdalar tüketildikten hemen sonra kan şekerine dönüşürler. Şeker (diyabet) hastalarının kan şekerlerini yükseltir ve kontrolünü zorlaştırırlar. Bu nedenle insülin ihtiyacını artırırlar. İnsülin kullanan şeker (diyabet) hastalarının giderek yağlanmaları ve kilo almalarının nedeni, bol bol un ve nişastalı yani sağlıksız olan karbonhidratlı yiyecekleri tüketmeleri sonucudur. Bu tür gıdalar, daha sonra karaciğer yağı ve iç organ yağı olarak depo edilirler. İnsülin ve leptin direncini başlatır ve giderek artırırlar.
• Çeşitli katkı maddeleriyle üretilen, bir ay beklese bile ekşimeyen ve bozulmayan fabrikasyon yoğurtlar yerine, geleneksel yöntemlerle küçük işletmelerde üretilen, ekşime özelliğini kaybetmemiş köy yoğurdunu ya da evde doğal sütten mayaladığımız yoğurdu kullanmalıyız.
• Ceviz, fındık, fıstık, badem, ay çekirdeği, kabak çekirdeği gibi kabuklu kuruyemişler mutfağın başköşesinde yer almalı, çantadan da eksik olmamalıdır. Bunların glisemik indeksleri sıfırdır. Ancak kuruyemişlerin kavrulmamış (çiğ) ve tuzsuz olmasına dikkat edilmeli. Mümkünse kabuklu olarak alıp, evde taze taze kırılmalı.
• Kilo vermek istiyorsak, insülin direnci kırılana dek günde bir adet meyve (düşük glisemik indeksli) bütün olarak yenilebilir. Örneğin, kış aylarında portakal, mandalina, nar veya elma olabilir. Yaz aylarında, çilek (şeker ekilmeden), kiraz, böğürtlen veya ahududu günde 100-200 gr kadar yenebilir. Ayrıca zeytin, yeryüzünde bulunan en sağlıklı meyvelerden biridir. Glisemik indeksi sıfırdır. Her sabah kahvaltıda 10-15 adet zeytin rahat rahat yenebilir.
• Domates, salatalık ve biberler de (sebze grubunda olmalarına rağmen) o bitkilerin meyveleridir. Bu saydıklarımızı meyve olarak bilip tüketirsek, 24 saat içinde ne kadar çok ve sağlıklı meyve yediğimiz ortaya çıkacaktır. Ancak, glisemik indeksi çok yüksek olduğu için kavun, karpuz, dut, üzüm ve taze incir (Gİ = 80-100) maalesef yenilmemelidir. Haziran ve temmuz aylarında, hastalarımızın kan yağlarındaki ‘trigliserid’ oranı bu nedenle yükselmektedir.


Kaynak: canankaratay.com

Canan Karatay Röportajı

Son 15 yıldır her gün bir yenisini duyduğumuz yo-yo diyetler, azar azar sık sık yiyin tavsiyeleri, her sağlık programında başka bir beslenme önerisi karşımıza çıkıyor. Yine de tüm dünyayı etkisi altına alan obeziteyi ve yayılma hızını durdurmak şöyle dursun aksine git gide daha vahim bir boyuta ulaştığını görüyoruz. İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay yurtdışından kopyalanıp Türk hastalara önerilen diyetlerin kalıcı olarak kilo vermede etkili olmadığını ve sık sık yemenin uzun vadede insülin direnci oluşturduğunu söylüyor. Hayy Kitap'tan çıkan Karatay Diyeti kitabında da sağlıklı beslenme konusunda tavsiyeler veren Prof. Dr. Karatay beslenme hakkında doğru bilinen yanlışları anlattı...

    
Siz 4 saat aralıklara yemek yemeyi tavsiye ediyorsunuz ve Leptin hormonunun öneminden bahsediyorsunuz. Nedir Leptin hormonu ve ne işe yarar?

Leptin hormonu iştahı kapatan, yağları yakan hormondur. İnsülin hormonu da acıktıran ve yağları depo eden hormondur. Leptin, vücutta bulunan tüm hormonların işlemesini idare eden hormondur. Orkestra şefidir. Tiroide, pankreasa, strese, seks hormonlarına her şeye emreder.

Peki, bu sistem nasıl işliyor vücutta?

Ağzımıza bir yiyecek koyar koymaz kan şekerimiz yükselir. Kan şekeriyle beraber insülin hormonu da yükselir. 2 saat sonra insülin düşmeye başlar ve vücuttaki şeker enerjiye dönüşür, 2 saatten sonra da glukagon depo edilmiş şekeri enerjiye dönüştürür. İşte bunlardan sonra leptin hormonu devreye girer ve o zaman yağlar yakılmaya başlanır ve depo edilmiş olan yağlar enerji sağlamak için kullanılır. 4 saat aralıkla yemek yendiğinde metabolik olarak yağların yanma süresi başlar ve devam eder. Onun için biz sık sık yedikçe insülin salgılanır, insülin salgılandıkça da uzun vadede insülin direnci oluşur ve bu şekilde kilo vermeye imkân ve ihtimal yoktur.

Açlığa dayanamayanlar, örneğin hipoglisemisi olanlar ne yapmalı?

Biz buna reaktif hipoglisemi diyoruz. Hipogliseminiz eğer varsa insülin direnciniz var demektir. Kuvvetli bir kahvaltı yaparak, 2 yumurta yerseniz, beyaz peynir avuç içiniz kadar yerseniz, her kahvaltıda zeytin 2-3 tane değil 9-10 tane zeytin yerseniz elleriniz ayakların titremez. Öyle kibrit kutusu kadar beyaz peynirin kimseye faydası yok. Çok kuvvetli kahvaltı yapınca zaten acıkmazsın. Hafta sonu mesela mükemmel bir kahvaltı yaparız akşam 6 olur yine acıkmayız.
Ne zaman o ellerde ayaklarda titreme oluyor? Mutlaka simit, poğaça, tost yerseniz, sağlıklı diye meyve suyu içerseniz reaktif hipoglisemi oluşuyor.

HER GÜN 2 YUMURTA YENECEK

Siz çok fazla meyve tüketimini de önermiyorsunuz...

Çünkü meyve ve meyve suyu insülin direncini artırıyor, ekmek yüksek glisemik indeksli gıda olduğu için sık sık da yense az da yense insülin direncini arttırır. Düşük glisemik indeksli karbonhidrat alınabilir. Karbonhidrat önermiyorum diye bir şey yok. Sağlıklı yağ, sağlıklı karbonhidrat, sağlıklı protein yenecek. En sağlıklı protein yurdumuzda yumurta ve kırmızı ettir. Yumurta proteini insan proteine en yakın olan proteindir. Yumurta ben haftada bir yiyorum falan değil. Her gün 2 tane yumurta yenecek. Kitapta bunları sebepleriyle anlatıyorum.

KOLESTROL EN GÜÇLÜ ANTİOKSİDANDIR

Peki, kolestrol bir hastalık mıdır ?

Kolestrol diye bir hastalık olamaz. Kolesterol vücudumuzun en ana, en önemli biyokimyasal maddesidir. Kolestrol olmasa ne siz hayatta olabilirsiniz, ne ben, ne kedi, ne de köpek. Kolestrol vücutta her hücrenin, karaciğer, böbrek, beyin, göz, seks hormonları, seks organları hepsinin hücre yapısında vardır. Beynin yüzde 90'ı kolestroldür. Sinir sisteminin yüzde 90'ı lipid ve kolestroldür. Siz yesenizde yemesenizde, ilaç alsanızda almasanızda insan vücudunda her gün 2500 mg kolestrol üretilmektedir. Kolestrol en kuvvetli en doğal antioksidandır. Bu nedenle ben hastalarıma kolesterol ilacı vermem, alanların da kolesterol ilacını bıraktırırım. İnanın daha sağlıklı yaşamaya başlıyorlar, kalp hastaları da dahil.

OBEZİTE TSUNAMİSİNİN SEBEBİ KARBONHİDRATLARDIR

Fındık, fıstık öneriyorsunuz, senelerce yağlı oldukları için yasaklanmadı mı?

Doğal olan her şey sağlıklıdır. Hem yumurtanın hem fındık fıstığın içinde doğal omega 3 vardır. Köy tereyağı sağlıklıdır, zeytinyağı sağlıklıdır. Ülkemiz zeytinyağı cennetidir.

Bütün dünyadaki halk “yağlar kalp hastalığı yapar, aman sakın tüketmeyin” diye korkutuldu. Yağ yemeyen kişiler karbonhidratlara saldırdı ve obezite tsunamisi ortaya çıktı. Bütün dünyada yaygın bir şekilde, pandemik dediğimiz hastalık obezitedir. Bütün hastalıkların temelinde de bu yatmaktadır. Tam tersine bu sağlıklı yağları yemediğimiz için hastalanıyoruz.

Sağlıklı yağlar hangileridir?

  • Zeytinyağı, Trabzon yağı, tereyağı en sağlıklı yağlardır.
  • Fındık, fıstık, cevizdeki yağlarda da doğal olarak Omega 3 bulunur.
  • Sağlıklı yağlar hücreyi kuvvetlendirerek virüslerin, mikropların ve toksik maddelerin hücre içine girmesini engeller.
OMEGA 3 OMEGA 6 DENGESİ ÇOK ÖNEMLİ

Omega 3 omega 6 dengesi nasıl olmalı? Omega 6 nelerde var neleri yememeliyiz?

Hücre zarlarının temel yapısında Omega 3 ve Omega 6 vardır. Bunların dengesi çok önemlidir. Batı tipi beslenmede Omega 6 miktarı yüksektir. Omega 6 dengesi hücre zarında Omega 3'ün aleyhine bozulmuştur. Normalde mağara devri zamanında Omega 3'ün Omega 6'ya oranı 1'e 1'dir.

Son yıllarda omega 6 vücudumuza bilerek ve bilmeyerek giriyor. Omega 6'lar arttıkça denge bozuluyor. Batıda gösterildiki hücrede Omega 1 ise Omega 6, 50'ye kadar çıkıyor. Bu dengenin omega-6 lehine bozulması dejeneratif dediğimiz hastalıkların nedeni olarak kabül ediliyor. Bu konuyu açık bir biçimde Karatay Diyeti kitabımda anlatıyorum.

Omega 6 nelerde bulunuyor?

Bütün işlenmiş gıdalarda, trans yağlara dönüştüğü için bulunur. Bilelim bilmeyelim bu işlenmiş gıdalarda damak tadını arttırsın diye maalesef mısır pekmezi katılır çok ucuz da olduğu için. Mısır yağında ve ayçiçeği yağında çok fazla Omega 6 vardır. Omega 6 çoklu doymamış yağ asididir. Çok çabuk bozulduğu için vücutta zararlı hale gelen trans yağlara hemen dönüşür. Omega 3 kolay kolay dönüşmez, tereyağ hiç dönüşmez. Omega -6 yüksek ısıda, havayla temas ettiğinde, gün ışığına maruz kaldığı zaman hemen bozulurlar ve kanserojen, damar sertliği yapan, alzheimer yapan trans yağlar meydana gelir. Transyağlar da gider hücre zarının içine oturur. İşte o tehlikelidir, hücre zarında transyağlar biriktikce, hücre zarlarında fonksiyon bozuklukları, zayıflıklar, işlevsizlik ortaya çıkar ve hastalanmalar hücre seviyesinde başlamış olur.

Mısırdan da şeker üretilmeye başlandı…

Fruktoz, mısır pekmezi dediğimiz o zaten. Çok ucuz olduğu için bütün gıdaların içine konuluyor. Bütün meyvelerde ve bütün meyve sularında vardır. İşte bunlar vücutta maalesef tehlikeli çünkü insülini arttırıyor. Türk toplumu olarak biz hareketsiz bir toplumuz. Her gün 5 kilometre koşun istediğinizi yiyin. Onun için 30 yaşından sonra kadınlarda selülit, erkeklerde göbekde yağlanma problemi başlar bu da insülin direnci başladığı anlamına geliyor.

Geçen hafta Avrupa Birliği'nde yayınlandı; her gıdanın ısıtıldığı anda trans yağa dönüştüğü söyleniyor. Harvard Tıp Fakültesi Beslenme Bölüm Başkanı Dr. Walter Willet diyor ki; 'yağlardan korkmayın, ekmekten, pastadan, börekten, şekerden korkun. Kilo aldıran, insülin direncini, tansiyonu, kalp hastalığını yapan şekerdir. Bu şekerin de başında fruktoz gelmektedir'.

Canan Karatay Röportajı 2


Damak lezzetini bozmadan, sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu söyleyen Canan Karatay, şekerden sonra bir düşmanı daha açıkladı: İki dilim ekmek iki çorba kaşığı toz şekerden daha fazla kan şekerini yükseltiyor.

- Kilo vermek isteyenler, mutfaklarında nasıl değişiklikler yapmalı?

KAN şekerini aniden artıran, yüksek glisemik indeksli boş toksik karbonhidratları mutfaklarından uzak tutacaklar. Bunlar neler mi? Her türlü ekmek, simit, pirinç, patates, mısır, makarna, börek, poğaça, şeker, çikolata, reçel, bal, pekmez, suni tatlandırıcı, hazır meyve suları, gazlı içecekler, kızartma, hazır çorba, sucuk, salam, sosis, tütsülenmiş balık ve etler, süt tozu, krema, mayonez, ketçap, hazır soslar, marketlerde satılan tavuklar... Bu liste gözünüzü korkutmasın. Neyi yiyebileceğinizi düşünerek alışverişinizi yaparsanız, diyetinizi rahat uygularsınız.
-
 Yiyecekleri kalori hesaplayarak almalı mıyız?

KALORİYLE kilo verilmez. Her kişinin alması gereken miktar farklıdır. Ayrıca bir kalori eşittir bir kalori de değildir. Şekerden alınan bir kalori ile yağdan alınan bir kalori arasında çok büyük fark var. Köy tereyağından alınan bir kalori sağlıklıdır ama şekerden alınan bir kalori tehlikelidir. Vücuda havuç, kırmızı et ya da ekmek girdiği zaman aynı sonucu vermez. Bu yüzden yüksek glisemik indeksli toksik denilen karbonhidratlardan uzak durun. Porsiyon için de aynı şey söz konusu. Spor yapıyorsanız, her gün 5 kilometre koşuyorsanız, karaciğeriniz yağlı değilse, insülininizi ölçtüğünüzde 5 çıkıyorsa; istediklerinizi, doğal olmaları şartıyla doyuncaya kadar yiyebilirsiniz.

- Ekmek neden tehlikeli? Siz buğdayı öneriyorsunuz...

TAHILLAR, un haline dönüştüğünde glisemik indeks değeri yükseliyor. Buğdayı keşkek, salata gibi birçok yemekte kullanabilirsiniz. Ama un halinde olmasın. Un ister çavdar, ister buğday, ister yulaf, arpa olsun vücutta su tutuyor. Ekmek, yavaş yavaş değil, sigarayı bırakır gibi aniden bırakılmalı. Kilo verdikten sonra zaman zaman yufka ya da lavaş şeklinde tüketilebilir. TBMM Ekmek Komisyonu'nun daveti üzerine, Önce Ekmekler Bozuldu başlıklı bir rapor sundum. Ekmeğin, kan şekerini çok yükselttiğini, kilo vermek için yenmemesi gerektiğini söylüyorum. Örneğin ABD'nin saygın kardiyologlarından Dr. William Davis, Buğday Göbeği adlı kitapta unun zararlarını anlatıyor. "İki dilim tam buğday ekmeği iki çorba kaşığı toz şekerden daha fazla kan şekerini yükseltir" diyor. B vitamini ya da lif kaynağını ekmek yerine fasulye, mercimek, barbunya ve börülceden alabilirsiniz.
Krem peynir yok İzmir tulumu var.

07.00-09.00 saatleri arasında yapmanız gereken kahvaltıda şunları tüketmelisiniz:
- Az pişmiş iki adet yumurta: Haşlanarak rafadan veya kayısı kıvamında ya da tavada düşük ısıda saf tereyağında fazla katı olmadan pişirin. Omlet, menemen, çılbır, mıhlama ya da pastırmalı yumurta da tercih edilebilir.
- Bir avuç içi kadar peynir: Az yağlı, light ya da krem peynir olmayacak. Yanında herhangi bir unlu mamul yenmeyecek. Koyun, inek veya keçi sütünden klasik beyaz peynir, eski kaşar, Erzincan deri tulumu, İzmir tulumu gibi yöresel peynirler olabilir.
- İnce belli çay bardağı dolusu, kavrulmamış-tuzlanmamış ceviz, fındık, fıstık, badem veya yerfıstığı.
- AZ tuzlu 10-15 adet zeytin. Üzerine zeytinyağı, limon, kekik ve pul biber eklenebilir.
- DOMATES, biber, salatalık, turp, maydanoz, nane, roka... Doğal ve mevsiminde olmak şartıyla arzu edildiği kadar yenilebilir.
- LİMONLU çay ya da süt. Şeker ve tatlandırıcı yok.
KARATAY BESLENME PİRAMİDİ
ASLA: Rafine ve işlenmiş gıdalar, meyve suları, şekerli içecekler
GÜNDE BİR KEZ: Bulgur salatası veya bulgur pilavı. Mevsim meyvesi.
GÜNDE İKİ KEZ: Balık eti, kuzu eti, dana eti, yumurta.
GÜNDE ÜÇ KEZ: Kuruyemiş.
İSTENİLDİĞİ KADAR: Sebze.
DOYUNCAYA KADAR: Peynir, zeytin.
HER GÜN: 30-40 dakika yürüyüş. Saf tereyağı, sızma zeytinyağı ve Omega-3.

Bizim yağımızı satıyorlar

İNGİLTERE'de zeytin yetişmediği için zeytinyağını İtalya'dan ithal ediyorlar. İtalyanlar da bizden alıyorlar. Bizim zeytinyağını işleyip, şişeleyip satıyorlar. ABD'de de zeytinyağı çok pahalıdır. Bizim üreticilerimiz, tüccarlarımız bir araya gelip bu altın değerindeki yağa sahip çıkmalılar. Türkiye'yi kalkındırır bu... Yurtdışında çok pahalıya satılıyor. İngiltere'de bir eczanenin güzellik bölümünde 200 mililitrelik zeytinyağını 10 sterline (27 Türk Lirası) aldım.

Bunları yapan kilo almaz.

- Hareket edin, tembelliği bırakın.
- Düşük glisemik indeks değeri olan besinleri tüketin.
- Yemekleri sağlıklı pişirin.
- Kalorisi fazla korkusuyla çekinmeyin, sağlıklı yağları tüketin. - Gündüz ve gece öğünlerinin zamanlamalarını dikkate alın.
- Yemek porsiyonlarını büyük tutmayın, küçük tutun.
- Sık sık yemeyin, acıkmadıysanız ara öğün yemenize gerek yok.
ESKİMOLARIN kalbi teklemiyor!

- Dünyada sağlıklı beslenenler olarak örnek göstereceğiniz ülkeler var mı?

KANADA'daki Eskimolar ile Kafkaslar'da yaşayanların beslenme düzenleri dikkat çekicidir. Eskimolarda da kalp hastalığı yoktur. Balinaların iç organ yağlarını ve balığın her çeşidini bol bol tüketirler. Çiğden kızarmışa kadar... Kafkaslara gelirsek uzun ömürlüler... Buğday yoktur, tahıl yoktur orada. Esas yedikleri yağlı bütünüyle kuzudur. Kuzu onlar için kutsaldır. Kuzu yeme töreni yapıyorlar. En sağlıklı et kuzu etidir. Kuzu eti, koyun kavurması, koyun kıkırdağı yiyen uzun yaşar. Tabii dana eti de sağlıklıdır.
Kalori hesabı yapma, istediğin kadar tüket

GLİSEMİK indeks (Gİ), herhangi bir yiyeceğin içinde bulunan karbonhidrat miktarına göre hesaplanır. Karbonhidrat içeren bir yiyecek kana geçtiğinde, kan şekerini yükseltme hızını gösterir. Düşük Gİ 0-55, orta Gİ 55-70, yüksek Gİ 70-100'dür. Karbonhidrat içermediklerin ya da ölçümeyecek kadar az içerdiklerinden dolayı proteinlerin glisemik indeksleri 100 üzerinden sıfırdır. Korkmadan, kalori hesabı yapmadan tüketebilirsiniz.

- SIFIR Gİ: Etler (kırmızı ve beyaz), balıklar, yumurta, peynir, yoğurt, süt, ayran.

- SEBZELER: Çiğ olarak tüketildiği için Gİ değeri çok düşüktür. Örneğin havucun çiğ iken Gİ değeri düşük (100 üzerinden 40) olduğu halde pişirildiğinde 70'e çıkabilir. Lahana, enginar, kereviz, patlıcan, kabak, biber, salatalık, domates, marul, kurusoğanda Gİ sıfırdır.

- BAKLAGİLLER: Sık tükettiğimiz baklagillerin (pişmiş) 100 üzerinden Gİ değerleri şöyledir: Yer fıstığı (0); kuru fasulye, barbunya, yeşil mercimek (30), kırmızı mercimek (26), kuru börülce (30).

- KURUYEMİŞLER: Badem (0-15), ceviz (0-15), kavrulmamış fındık (0-15), Antepfıstığı (0-15), fındık ve çekirdekli siyah kuru üzüm karışımı (20), kurukayısı (30), kuru mürdüm eriği (29).

Fotoğraflı Kahvaltı Örnekleri



Her sabah Karatay beslenmesine uygun farklı çeşitte kahvaltılar hazırlayabilirsiniz. Kendinize güzel tabaklar alın, sunumunuzu şıklaştırın, hem gözünüz hem karnınız doysun:-)