19 Mart 2015 Perşembe

Karatay Beslenmesi / Canan Karatay








Bazı insanların dünyaya görevlendirilerek geldiklerini düşünürüm. Prof. Dr. Canan Karatay da onlardan biri. Şimdiye kadar bildiğimiz  diyet ve sağlıklı beslenme konusunda bilinen tüm gerçekleri ters yüz eden, cesur, araştırmacı, gözü kara bir bilim kadını o.
Eski tip kalıplaşmış beslenme yöntemlerini savunan beslenme uzmanları ve tıp doktorlarını karşısına alarak ezber bozan Karatay; sağlıkla, acıkmadan, dinç kalarak nasıl kilo verilebileceğini medyada her fırsatta anlatarak zayıflamak isteyenlere ışık oluyor.
Sıcak, samimi, olduğu gibi ve zaman zaman esprili anlatımlarıyla tüm haber kanallarının favori konuklarından biri oldu. :-)
Sayesinde eski tip beslenme bilgileri de güncellenmeye başlandı. Ona karşı olanlar bile artık onunla aynı dili konuşur oldular yavaş yavaş..

Kitaplarını okuyup yazılanları uygulayarak kilo veren bir çok kişi, sosyal medyada farklı biçimlerde paylaşımlarda bulunuyor ve Karataycılar gün geçtikçe çığ gibi büyümeye devam ediyor..

Facebook'ta "Karatay Beslenmesini Öğrenmek İsteyenler" sayfasının kurucusu Naime Çolak Işık da onlardan biri.
Canan Karatay ile bizzat tanışmış, üyelerle paylaştıklarını Canan Hanım'dan öğrendiği bilgilerle pekiştiren , her yeni üyenin sorduğu soruyu büyük bir sabır ve nezaketle cevaplamaya çalışan emekli bir hemşire.
Sayfanın üye sayısı 30 bine yaklaşıyor. Karatay beslenmesiyle ilgili her türlü soru, görüş ve yemek tariflerinin paylaşıldığı bu sayfa içinde ayrıca "Karatay Lezzetleri" adında ek bir grup daha açıldı. 
Amaç; Karatay bilgileri ışığında hazırlanmış yemeklerin fotoğrafları ve tarifleriyle paylaşılabileceği bir platform oluşturarak Karatay Beslenmesi'ni uygulayanların "Akşama ne yemek yapsam?" sorusuna cevap bulmalarını sağlamak.

Karatay Lezzetleri grubundaki üyeler ve Naime Hanım tarafından paylaşılan tariflere, fotoğraflara ve bilgilerin hepsine bu blogda kolayca ulaşabileceksiniz.
Ayrıca Canan Karatay'ın "Karatay Mutfağı" kitabından ve internette paylaşılan bilgilerden da alıntılar yapacağım.
Naime Hanım ve üyelerin desteğine şimdiden teşekkür ederim.

Zaten zengin, sağlıklı ve doyurucu olan Karatay Mutfağı'nda zamanla daha fazla yemek çeşidi biliyor ve yapıyor olacağız.
Hayırlı olsun blogumuz:-)

Not: Blogdaki tabloların bazıları Gülden Gökşen tarafından hazırlanmıştır. 
Destek veren herkese teşekkürlerimle. :-)

Nuray İlbars
2015

Karatay Diyeti ile Diyet Yapmadan Kilo Verilir




Karatay Beslenmesi hakkında  diğer blogumda yazmıştım. Hem Canan Karatay'ın röportajlarını hem de düzenlenmiş diğer Karatay Beslenmesi yazılarını ve yemek tariflerini bu blogda bulabileceksiniz..
                                                          *****
 Çoğu kadının kilolarıyla başı derttedir. 
Mutlaka iki, üç, sekiz, on.. vermesi gereken kiloları vardır. En zayıf kadın bile şikâyet eder.  

Hepimiz yaşarız bunu; bazen bir durumun ya da birinin size verdiği zararı bildiğiniz halde bırakamazsınız, yeni bir düzene geçemezsiniz, saplanır kalırsınız.  
Sigara ne kadar sağlıksızdır,  bilirsiniz ama içmeden edemezsiniz...
Mutsuzsunuzdur ama yine de kangren ilişkinizi sürdürürsünüz, kurtulamazsınız...
Kilolarınızın da özellikle ileri yaşlarda başınıza dert olacağını bilirsiniz ama yine de yemekten alıkoyamazsınız kendinizi... 
Saçma bir kısır döngüdür bu. Debelenirsiniz ama çıkamazsınız.

Gün gelir tak eder bir sebepten. Doyarsınız belki. Belki aslında istediğinizin bu olmadığına karar verirsiniz. Sebep ne olursa olsun, zararın bir yerinden dönmeye karar vermiş olursunuz artık.
İlişkiye yol verirsiniz, son sigaranızı söndürürsünüz ve artık dikkatli beslenmeye söz verirsiniz kendinize. Bu defa sözünüzde durabilirsiniz çünkü bitmesi gereken, sizin dışınızda kendiliğinden bitmiştir. O zaman didişmezsiniz kendinizle. 
Aramamam lazım, içmemem lazım, yememem lazım, demeden pat diye sükûnetle yeni bir hayata geçmiş olursunuz.

İşte benim de ilk defa geçen yıl şubat ayında, gökten iner gibi bir şey geldi içime. :-) Yemekle ilgili bir şeyler bitti içimde, kendiliğinden... 
Pilav, makarna, ekmek, tatlı ve abur cuburla arama mesafe koydum. Şanslıyım ki zaten tatlıya, kolaya, kahveye, şekere düşkünlüğüm yoktu. 

Makarna bana yaramazlık yaptırdı ara sıra ama bunun dışında yemeklerin yanında pilav, makarna, patates vs. yemedim. Yememem gerektiği için değil, istemediğim için yemedim üstelik. Diyet değildi bu. Zaman içinde böyle beslenmeye alıştım.

Bol su ve yeşil çay içtim. Yürüdüm.
On kilo vermekti hedefim. Ama kasmadım, acele etmedim, stres yapmadım. Yavaş yavaş... 
Arada yaramazlık yapıp, keyfini çıkararak, bir yılda toplamda altı kilo verdim. Gayet istikrarlı, geri almadan. Herkesin fark edeceği şekilde hem de. Geriye dört kilo kaldı.

Kalanı da yavaş yavaş veririm diye düşünürken Dukan diyetini duyar oldum her yerde. Protein yoğunluklu bir diyet Dukan Diyeti. Yapan ve kısa zamanda ciddi kilolar veren tanıdıklarım var. Fakat biraz kural kaide istiyor. Yemeklerini özel yapman gerekiyor. Unları farklı, arayıp bulman lazım. Bir de pahalı iş. Zahmetli her şekilde.
Ayrıca verdiğin kilo kadar koruma süren var. Uzun vadeli, kenarı köşesi olan, şu zamana kadar şunu yapacaksın, diyen diyetlerden olduğu için; kurala kaideye gelemeyen tembel, üşengeç ben, Dukan'ın etrafında dolandım durdum; başlasam mı, yapabilir miyim, diye fakat hayır.
(Dukan diyetini yapanlar için de o diyetler üstü bir diyetmiş. Aslında çok kolaymış ve ciddi kilo verdiriyormuş. Onlara kolay gelen diyet bu. Bana kolay gelen de anlatacağım diyet olacak:-) )

Dukan'a bakınırken başka bir diyet çıktı karşıma. Karatay Diyeti.
Aslında diyet değil, hani o hep söylenen “sağlıklı yaşamın” kurallarını anlatıyor.
Ezber bozuyor biraz ama bir yandan da ne kadar kolay kilo verilebileceğini gösteriyor.  

Bu diyette özel bir şey yapmıyorsunuz.  Mevcut yiyecekleri seçerek yiyorsunuz sadece. Diyet yapmak değil aslında. Belli bir süresi yok.
Ömür boyu bu beslenme düzenini kanıksamanızı öneriyor size.
Aslolan; neyi ve ne zaman yiyeceğinizi bilmek. Yedikleriniz hem sağlıklı, hem gayet doyurucu, hem de lezzetli olacak. Yağsız, tatsız tuzsuz, kuru, diyet besinler önermiyor. Hiç aç kalmıyorsunuz üstelik.

Uzun zamandır televizyon kanallarında konuk oluyor diyetin anlatıcısı. O bir doktor, Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay.
“Karatay Diyeti” adında bir kitap yazmış. Bilimsel gerçeklere dayanarak, denenmiş sonuçlarla yazılmış bir kitap bu. Son derece anlaşılır ve akılda kalır bir dili var.
Kitap ve diyet hakkında bilgiler vereceğim size ama mutlaka bu kitabı almanızı önereceğim. Evimizde, elimizin altında bulunması gereken kitaplardan biri. 

Ne diyor Karatay diyeti?
Sağlıklı beslenmek gerek öncelikle.
Bu nasıl olacak?
Sağlıklı besinler, spor, hareketli yaşam, su.
Aslında bunu hepimiz biliyoruz da yapamıyoruz. Sorun burada.
Tamam, veriyoruz ama sonra geri alıyoruz. Sonuçta bir türlü istediğimiz kiloyu sabitleyemiyoruz. 

Bu kitap, ağzımıza giren bir lokmadan sonra içeride neler oluyor, ne yediğimizde ne oluyor, ne yersek ya da yemezsek kilo verebiliriz, neden kilo veremiyoruz, sistem düzenli olarak işlemediğinde neler oluyor, bunu düzeltmek için ne yapmak gerekir, şimdiye kadar doğru bilinen yanlışlar vb. her şeyi detay detay anlatıyor.
Ben anladığım kadarını özetledim size. (Canan Hanım'a ulaşıp yazıyı okumasını rica ettim. Okuyup onayladı ve teşekkür etti:-) Ben de ona teşekkür ediyorum nazik geri dönüşü için.) 

İş; mekanizmamızın nasıl çalıştığını anlamakta.
Ağzımıza bir lokma alıp çiğnemeye başladığımızda vücudumuzda insülin hormonu salgılanıyor ve kan şekeri yükselmeye başlıyor.

İnsülin hormonu nedir? 
Bu hormonu pankreasımız üretiyor. 
Görevi; kan şekerimizi vücudumuzda enerji olarak kullanmak. Yani nefes almamız, yemek yememiz, yürümemiz ve her türlü fiziksel aktiviteyi yapabilmemiz için gereken enerjiyi bu hormon aktive ediyor.
Arabanın çalışması için nasıl benzinin yakılması gerekiyor, insülin de kan şekerini yakarak bizim arabamızı çalıştırıyor. 

Yediklerimiz gereğinden fazla ise ve hareket ederek yakamamışsak, kan şekerimizin fazlası, yine insülin tarafından kıtlık zamanlarında kullanılmak üzere yağ olarak depolanıyor.
Yani insülinin iki görevi var; biri vücuda giren besinlerin içindeki kan şekerini enerji olarak kullanmak.
İkincisi kan şekerinin fazlasını yağ olarak depolamak. 

Lokmayı çiğnemeye başlar başlamaz insülin harekete geçiyor, dedik.
2-2-5 saat sonra da pankreasımız bu defa glukagon adında yeni bir hormon salgılıyor. Bu da, karaciğerimizde depolanmış olan yedek kan şekerinin kanımıza geçmesini ve enerji olarak kullanılmasını sağlıyor. 

Yemekten 4-5 saat sonra da, beynimize tokluk hissi veren, iştahı düzenleyen ve yeteri derecede yiyip yemediğimizi beyne ileten hormon yani leptin hormonu salgılanmaya başlıyor.(Leptin Eski Yunanca'da "ince" demek.)
Eğer toplamda 4-5 saat bir şey yemeden ve acıkmadan durabiliyorsak insülin, glukagon ve leptin hormonlarımız bu sistem içinde düzenli ve sağlıklı olarak çalışıyor demektir.

Sık sık yemek yemeyi önermiyor bu diyet. Öğünler arasında en az 4 saat bir boşluk olması gerekiyor ki sistem kendi dinamiği içinde çalışabilsin. Yani ilk iki saat içinde yediklerini enerjiye dönüştürsün, geriye kalan iki saatte de vücuttaki depo yağları kana geçirip yakabilsin.  

İnsülinin görevi, her yemekten sonra yükselerek önce kan şekerimizi enerjiye çevirmek sonra geri kalanını yağ olarak depolamak demiştik.
Sık sık yediğimizde ne oluyor? Bu sistemin işlemesine izin vermiyoruz. Yani ilk iki saat enerji yakılırken, fazladan bir kere daha enerji yüklemesi yapıyoruz ve bu fazla enerji yakılmaya ve işlenmeye fırsat bulamadığı için yağ olarak depolanıyor. 
Yağlar depolanırken, birikmiş yağların enerjiye dönüşme işlemi gerçekleşemiyor.


Vücutta kan şekeri düzeyi yeterli derecede olunca leptin hormonu insülin yapımını durduruyor. Diyor ki, tamam, gerekli yakıtı aldık, artık böyle devam edebiliriz. Sen uyu ben şimdi kalan yağları eriteceğim. 

Ve bu işlem, vücut uykudayken 02:00-05:00 arası maksimum düzeyde yapılıyor. Yani uyurken kilo vermemiz bu hormon sayesinde gerçekleşiyor. Uyumadan önceki dört saatlik açlık leptinin işine yarıyor bu yüzden. Neden? Çünkü vücuda besin alınmış, işlenmiş, kullanılmış. Yeni besin girmiyor üstelik. Artık leptin vücudun yağlı bölgelerinde birikmiş yağları yakmak için rahat rahat çalışabilir.  

Şimdi nasıl besleneceğimize geliyoruz.

Öncelikle amacımız yukarıda anlattığım düzeni sağlayabilmek için uzun süre tok kalacağımız besinleri tüketmek olacak. Ne kadar çok tok kalırsak, o kadar yağ yakacağız ve depolamayacağız.
Bunun için de düşük glisemik indeksli gıdalar tüketeceğiz. Çünkü bu gıdalar sağlıklı karbonhidratlar ve uzun süre tok tutucu yiyecekler grubu.  

Glisemik indeks (Gİ) herhangi bir yiyeceğin içinde bulunan karbonhidrat miktarına göre hesaplanıyor. Karbonhidrat içeren bir yiyecek kana geçtiğinde kan şekerini yükseltme hızını gösteriyor. 
Şekerdeki Gİ 100 mesela. En yüksek olan bu. 
Rafine edilmiş ve işlenmiş hazır yiyecekler ve unlu besinlerin de glisemik indeksi şeker gibi yüksek. 

Yüksek Gİ'ye sahip yiyecekler tüketilince, besinler mideden hemen ince bağırsağa geçerek çabucak hazmedilir ve mide yine açlık duymaya başlar. Oysa amaç, yediğimizin bizi en az 3-4 saat tok tutmasıydı. 
Hemen acıktıran besinler yediğimizde insülinin yükseliyor, kısa süre sonra tekrar düşüyor, acıkıyoruz. Tekrar yememiz gerektiği için leptin, depo yağları bir türlü işleyecek zamanı bulamıyor. 

Düşük glisemik indeksli yiyecekler nelerdir?

Öncelikle sıfır glisemik indeks değerine sahip olan grup; protein grubu.
Kitapta tüm besinlerin Gİ değerleri belirtilmiş. Kolaylıkla seçim yapabiliyorsunuz.
Et, balık, yumurta, peynir, yoğurt, süt ve ayran beslenmemizde öncelik vereceğiniz besinler.
Sebzelerin glisemik indeks değerleri 0 ile ortalama 60 arasında.

Mesela; lahana, karnabahar, brokoli, enginar, kereviz, patlıcan, kabak, biber, salatalık, domates, marul, kuru soğan, (hepsi 0), baklagillerin tümü, kuruyemişler, meyveler, taze ve kuru fasulye (48) çiğ havuç (havucun değeri çiğken 40 iken pişince 70'e çıkıyor. Patates ve bezelyeye de dikkat; havuç gibi onların da pişirildiklerinde Gİ değeri fazlalaşıyor.) 

Uygun zamanlarda ve uygun porsiyonlarda, belirtilen tüm besinleri tüketebiliyoruz. Kendinize özel diyet yemekleri yapmanıza gerek yok. 

Şimdiye dek bilmeden yaptığımız bir dolu yanlış olduğunu anlatıyor bu kitap. Mesela meyve her saat ve istediğimiz kadar yediğimiz bir besindi. Ama bu diyette dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü meyvede yüksek oranda şeker var. Amacımız vücuda fazla besin alarak şekerimizi yükseltmemekken, şekeri direkt olarak vücuda yüklemememiz gerekiyor. Üstelik gece yatmadan önce yenilen meyvelerin şekeri, yakılmaya fırsat bulamadığı için direkt olarak yağa dönüşüyor. 

Yiyeceğiz elbette, vücudumuzun şekere de ihtiyacı var ama doğru zamanlarda, doğru miktarlarda.
Şekeri sadece meyvelerden alacağız. Zira şeker içeren tüm besinler yasak, en başta tatlılar tabii ki. Bal, pekmez, reçel dâhil.
Ekmek, poğaça, simit de hayatımızdan çıkıyor. Çünkü işlenmiş gıda, çünkü karbonhidrat ve glisemik indeksleri 100.
Onların yerine ceviz, fındık ve fıstığı koyacağız.

Fiziksel aktivite neden önemli?

Vücudumuzun en fazla yakıt kullanan ve yakan bölümleri kaslarımız. Ve en fazla kas bacaklarımızda. Bu yüzden yürümek çok önemli. 
Yürüdüğümüz ya da hareketli bir yaşamımız olduğunda kaslarımızdaki depolanmış fazla şeker harcanmaya başlıyor. Yalnız dikkat edin, spora başladığınızda size uyarırlar, normalden fazla yemek ihtiyacı duyarsınız diye, bu; kaslar çalışıp enerji tüketeceği için daha fazla besine ihtiyaç duyacaksınız, anlamına geliyor. 

Demek ki neymiş, hareketli bir yaşamımız olacak ki, besinlerle aldığımız enerjiyi ve depodaki yağları yakabilelim. 
Hem durmadan yiyelim, hem tembel tembel oturalım, eski yediklerimiz yakılmadan yenilerini ekleyelim; sonra gelsin kilolar, yokuş çıkamamalar, eğilip ayakkabı bile bağlayamamalar, rahat nefes alamamalar…
Estetik deformasyon da cabası. 

Özetlersek; 

-Sabahları protein ağırlıklı besleniyoruz. (Yumurta, süt, peynir öncelikli) Zeytin tüketiyoruz mutlaka. Kahvaltıda şekerli besinlere yer vermiyoruz. (Reçel, bal, pekmez.) 

-İşlenmiş ve şekerli gıdalardan, ekmek ve türevlerinden uzak duruyoruz. (Paketlenmiş her türlü market ürünü, glisemik indeksi yüksek, yararlı vitaminlerinden arındırılmış, posasız, ve raf ömrünü uzatmak için sağlığa zararlı katkılar eklenmiş ürünlerdir.) 

-Meyve yediğimiz saatlere ve miktarına (şeker içerdiği için) dikkat ediyoruz. 

-Öğünler arasında 3-4 saat olmasını sağlayacak şekilde besleniyoruz. 

-Her gün 2-3 litre su içiyoruz. Şekersiz olduğu sürece sevdiğimiz her türlü içeceği de tüketebiliriz. Yeşil çay öncelikli, kahve mümkün olduğunca azaltılmalı, üzerinde diyet yazan hiç bir içeceği ve yiyeceği önermiyor Karatay, haberiniz olsun. 

-Akşam 20.00’den sonra hiçbir şey yemiyoruz. Meyve dâhil.  

-Her gün düzenli olarak yürüyüş ya da sevdiğimiz bir fiziksel aktiviteyi yapıyoruz.  

-Yemeklerde ve salatalarda mutlaka sızma zeytinyağı kullanıyoruz. Diğer diyetlerde olduğu gibi yağdan kaçmıyoruz ama tabii sağlıklı olanlarından. Bulabilirsek halis tereyağı tüketiyoruz. (Yağ konusuna girmiyorum, kitapta detaylı olarak anlatılıyor ama sadece mısırözü ve ayçiçek yağının ısıtılarak kullanılmaması gerektiğini söyleyeyim. Bu yağlar ısıtıldığında trans yağa dönüşüyorlar ve sağlık için büyük tehlike içeriyorlar.)

- Kabız olmamaya dikkat ediyoruz. Bağırsaklardaki besinler uzun süre kaldığında vücuda geri emilim oluyor. Bu da toksik etki yaratıyor. Kabızlık sorunu olanlar mutlaka doğru şekilde beslenmeli ve bu sorunu çözmeli.

Görüldüğü gibi, “sabah şu kadar, şunu ye, evde yemek varken, bir de kendine ayrıca diyet yemekler yap”la uğraştırmıyor bu diyet. Evinizde hangi yemek pişmişse onu yiyebiliyorsunuz. Mevcut seçenekler içinde en uzun süre tok tutacak besinleri seçerek besleniyorsunuz ki bunlar proteini yüksek glisemik indeksi düşük yiyecekler oluyor.

Kıymalı fasulye yaptınız mesela. Yiyin gari:-) Yanına da iki kaşık yoğurt koyun, ya da salata, Ekmek yok tabii. Nasıl tok kalacağınıza şaşıracaksınız. 

Kitapta, burada yazmadığım, daha birçok faydalı ve şaşırtıcı bilgi var. 

En yakınınızdakine, en sevdiğinize seçilebilecek en iyi hediye bence. Tabii sizden söz ediyorum. :-) 

Önce kendinize alın. Sonra onlar da sizin gibi sağlıklı beslensinler, uzun yaşasınlar ve size her daim zinde ve fit görünsünler diye etrafınızdakilere alın, aldırın, bahsedin, derim. 

Sağlıklı beslenmeye, karnınız doyduğu halde kilo verdiğinizi görmeye başladığınızda “iyi ki” diyeceksiniz. 

Ben demeye başladım bile.-)

Uyarı: Bu yazı Karatay Diyeti kitabı baz alınarak yazılmıştır. Uygulama hataları ya da kişisel özelliklere bağlı sonuçlar yazarın sorumluluğunda değildir.

8 Mart 2015 Pazar

Elmali Citirlar

Elmali kurabiyeyi ne kadar sevdigimi bilmeyeniniz yok :) Annem, hamur yapmaya usendigi bir gun, yeni bir kesif yapti ve citir citir nefis elmali kurabiyeler pisirdi. Bakalim siz de begenecek misiniz?

Malzemeler:

12 adet baklava yufkasi
4 elma, rendelenmis
1 cay bardagi toz seker
1 su bardagi ceviz, dovulmus
1 tatli kasigi tarcin
1 paket Eti Burcak biskuvi
Sivi yag
Pudra sekeri










Elmalari buyukce bir tavada sekerle pisirin. Sularini salip cektiklerinde cevizi ekleyin ve bir kac dakika isiyla yaglarini salmalari icin bekleyin. Ocagi kapatin ve tarcini ekleyerek karistirin. Elmali karisimi sogumasi icin bir kenara alin. 

Alti adet yufkanin  tek tek her katina sivi yag surup ust uste tezgaha koyun.  Biskuvileri mutfak robotundan gecirin, ama toz haline getirmeyin. Elmali harci yufkanin uzerine esit sekilde yayin. Biskuvi serpin. Yufka buyuk oldugu icin ortadan ikiye bolun ve rulo seklinde sarin.  Keskin bir bicakla cok bastirmadan, dilediginiz buyuklukte kesin.Yagli kagit serdiginiz tepsiye dizin.

Kalan alti yufka ile de ayni islemi uygulayin. Onceden isitilmis 180 derece firinda uzerleri kizarana kadar pisirin. Biraz ilidiktan sonra pudra sekeri serpin.

Mumkunse ilik ve citir citirken servis yapin :)

Afiyet olsun...

25 Şubat 2015 Çarşamba

AHMET ERDEM 1 YAŞINDA


Ahmet Erdem 1 yaşında!!!
Aslında Aralık ta kutladık ama tembel annesi yaklaşık 3 ay sonra ekleyebildi fotoğrafları
Ne kadar tembel olsam da oğlumun doğum gününe her şeyi kendim yapmak istedim.
Kendisi çok sevdiği Mickey Mouse oldu, kostümüyle çok tatlı oldu, gerçi bu şapkayı taktığı nadir anlardan bir tanesi
Benim tatlı, melek, şirin oğlum iyi ki doğmuşsun, mutlu, sağlıklı yaşların olsun.
O gün yanımızda olan ailemize, dostlarımıza teşekkürler, iyi ki varsınız :)



Hepimiz fotoğraf çektirdik bu çerçeve ile

Banner ı kendim hazırladım kestim kurdelaya dizip duvara astık.


Uçan balonlarımız



Pastamız

Ve hediyelerimiz;
Kitap ayraçları, doğduğu günden yaşına kadar fotoğraflarından kolaj yaptım ve ayraç oldu 

Kurabiyelerimiz

                                                Sabunlarımız


                                                Şekerlerimiz 
                   Doğum gününde çocuk sayısı az olunca şeker de az hazırladım

Çerçeveye sığmaya çalıştık

8 Şubat 2015 Pazar

Waffle

Annem Pazar gunleri kahvaltiya daha da ozenir. Babamla uzun, keyifli kahvaltilar yaparlar. Ben de genelde, masaya cikmaya calisir ve azar isitirim. Iste bu Pazar gunu de, annem nefis mi nefis kokan birsey yapti kahvalti icin. Mutfakta piserken aglayip sizlamalarima dayanamayan babam, minik bir parca tattirdi... O kadar begendim ki, daha fazlasini istesem de, annem benim icin zararli oldugunu soyleyerek talebimi reddetti. Bence evinizde waffle makinasi varsa mutlaka deneyin, eminim siz de cok begeneceksiniz...


Malzemeler:

250 gr un
1 cay kasigi tuz
1 paket kabartma tozu
2 yemek kasigi toz seker
2 yumurta
150 ml sut
1 yemek kasigi tereyag, erimis
1 paket vanilya
1 tatli kasigi nisasta









Yillardir kullandigimiz tost makinasinin waffle parcalarini nihayet kullanmaya karar vererek, guzel bir Pazar kahvaltisi hazirlayalim dedik. Sizin de evinizde bir kosede duran waffle parcalariniz varsa, haydi usenmeyin ve tarifimizi deneyin. Pisman olmayacaksiniz :)

Buyuk bir kasede un, tuz, kabartma tozu, seker, nisasta ve vanilyayi karistirin.

Baska bir kaseye yumurtalari kirin, erittiginiz tereyag ve sut ile cirpin. Kuru karisimi da ekleyerek guzelce karistirin.

Waffle makinasi iyice isindiktan sonra metal kisimlari yaglayin ve birer kepce olmak uzere hazirladiginiz karisimdan dokun. Yaklasik 7-8 dakika icinde hem puf, hem citir wafflelariniz yenmeye hazir olacak...

Bu tariften yaklasik 5 adet orta boy waffle cikiyor.  Yaninda meyve ve nutella olmazsa olmazlar arasinda :) Dilerseniz nutella yerine krema da kullanabilirsiniz. Hatta Balzamikli Cilekler tarifimizle de harika olacaktir.

Afiyet olsun...

11 Ocak 2015 Pazar

Kahve Cekirdegi Kurabiye

Annemin yilbasi icin yaptigi kurabiyeler herkes tarafindan pek begenildi. Ben kakaolu oldugu icin tadina bile bakmadim, biliyorsunuz ki favorim elmali kurabiye :) Uzun zaman oldu mutfaga gizlice girip elmali kurabiye calmayali...

Malzemeler:

1 yumurta
125 gr tereyagi (oda isisinda)
1 su bardagi pudra sekeri
1 su bardagi nisasta
2 yemek kasigi nescafe (1 yemek kasigi sicak suda eritin)
2 tatli kasigi kakao
2,5 su bardagi un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya








Hamurun tum malzemeleri buyukce bir kaba konduktan sonra, vanilya, kabartma tozu ve un elekten gecirilerek eklenir, hersey iyice karisincaya dek yogurulur. Unu yavas yavas ilave edin ki hamur birden sertlesmesin. Hazirladiginiz hamuru, yarim saat kadar buzdolabinda bekletirseniz cok daha kıvamli olacaktir. 

Buzdolabindan cikarttiginiz hamurunuzdan ceviz buyuklugunde parcalar kopartin ve oval sekil vererek yagli kagit serdiginiz tepsiye aralikli olarak dizin. Uzerlerine kurdani yatay bastirarak cizikler atin. 

Onceden isitilmis 180 derece firinda yaklasik 15 dakika pisirin.

Kahve severler icin, kahvenin ve cayin yanina harika bir eslikci bu kurabiyeler. Mutlaka denemenizi tavsiye ediyoruz.

Afiyet olsun...

5 Ocak 2015 Pazartesi

INSTAGRAM'DAYIZ BEKLERİZ :)


Merhaba,
Ela'nın tarifleri artık instagramda, kullanıcı adım elanintarifleri veya http://instagram.com/elanintarifleri/  linkine tıklayarak takip etmeye başlayabilirsiniz.

Sevgiler.