2 Aralık 2016 Cuma

Hipotiroidi Nedir



Hipotiroidi, tiroid bezinin yeterli çalışamamasıyla ortaya çıkar. Hipotiroidinin en bilinen nedeni sebebi bilinmeyen bir şekilde tiroid bezlerinin fonksiyonunun bozulmasıyla ortaya çıkan Hashimoto hastalığıdır. Bu hastalıkta önce guatr vardır, daha sonra tiroid bezi küçülür ve hormon salgılayamaz hale gelir.
Hipotiroidiye neden olan diğer bir etken de tiroid bezi ameliyatlarıdır. Ameliyatla birlikte bezin büyük bir bölümü alındığından yeterli hormonu salgılayacak bölüm kalmamış olur. Radyoaktif iyot tedavisi yapılan hastalarda da tiroid bezi hasar gördüğünden hormon salgılanması azalır ve hipotiroidi gelişir. Bazı durumlarda baş ve boyuna yapılan ışın tedavisi sonrası da bu rahatsızlık gelişebilir. Bazı ilaçlar da hipotiroidiye neden olur.

Hipotiroidi en çok kimlerde görülür?

Hipotiroidinin;
  • Şeker hastalarında,
  • Kansızlık problemi olanlarda,
  • 60 yaş üstü kadınlarda,
  • Kandaki yağ oranı yüksek kişilerde,
  • Adet düzensizliği ve çocuğu olmayan kişilerde,
  • Depresyonu olanlarda görülme ihtimali daha fazladır.

Hipotiroidi belirtileri nelerdir?

Hipotiroidi rahatsızlığı olan hastalarda;
  • Halsizlik,
  • Üşüme titreme,
  • Ses kısıklığı,
  • Şişkinlik,
  • El, yüz ve gözde şişlik,
  • Ciltte kuruma,
  • Saçlarda dökülme,
  • Uyku bozukluğu ve depresyon,
  • Adet düzensizliği,
  • Kilo artışı,
  • Konsantrasyon bozukluğu, hafıza zayıflığı,
  • Kansızlık, b12 eksikliği,
  • Az terleme gibi durumlar görülür.

Hipotiroidi nasıl teşhis edilir?

Hipotiroidi tanısında en önemli test THS ölçümüdür. Serbest T4 düzeyi düşük, TSH düzeyi yüksek bir hastada hipotiroidi vardır. Testlerde ayrıca demir, b12 ve kan da yağ düzeyine de bakılır.

Hipotiroidi nasıl tedavi edilir?

Nadir olarak Hashimoto hastalıklarında %20 oranında kendiliğinden iyileşme görülse de, Hipotiroidi tedavisi ömür boyu süren bir hastalıktır. Hastalık öncelikle doktorun yaraladığı dozlarda verilen ilaçlarla tedavi edilir ve tiroid hormonları normal düzeye getirilir. Kişi 6 ay-/yılda bir doktor kontrolüne gitmelidir. Hamile kalan hastalar, doktora gidip ilacın dozunu yeni duruma göre ayarlatmalıdır. Demir ve kalsiyum ilaçları, antasitler tiroid ilacının emilimini etkilediği için farklı zamanlarda alınmalıdır. Bu hastalığa sahip kişiler kesinlikle iyotlu tuz tüketmemelidir.

http://www.anatomica.com.tr/hipotiroidi-nedir

Gluten Hassasiyeti Nedir



Gluten, buğday gibi tahıllı besinlerde bulunan bitkisel bir protein.
Buğday , çavdar, arpa, yulaf olmak üzere diğer hububat tahılları ile de yakından alakalıdır ve bu nedenle bu tahıllar da gluten içerirler. Gluten, hamurun güçlü yapısından sorumlu, buğdayda bulunan proteindir. Gluten proteinleri, ekmek yapımı esnasında oluşan ağsı yapıdan sorumludur. Yükselme devresinde oluşan bu yapı çok önemlidir, glutensiz istenilen yapı oluşamaz ve ekmek mayalanamaz.

Gluten, birçok insan için mide-bağırsak kanalı yoluyla kolaylıkla sindirilebilen normal bir proteindir. Fakat bazı kişiler gluteni sindiremez. Bu kişiler bir sonraki aşaması ince bağırsakda yıkıcı tahribe yol açacak çölyak hastalığına namzet gluten intolerantlardır. Glüten bir seri farklı proteinin karışımıdır ve iki grupta sınıflandırılır bunlar, Prolaminler ve Glutelinlerdir.
Başlıca prolamin proteini olan Gliadin, çölyak hastalığı veya gluten intoleransında başlıca problemdir, gliadin antikorları bu hastalıkla alakalı olan bağışıklık komplekslerinde bulunmaktadır.
Gluten hassasiyeti bir sonraki salgındır. Birçok doktor çölyak hastalığı konusuna ve Gluten hassasiyeti sebepli sindirim problemine aşinadır, fakat doktorların büyük bir çoğunluğu gluten intoleransının , özellikle sindirim dışındaki diğer belirtilerinden pek haberdar değildir.

Benim kendimde gluten intoleransını bulmam uzun seneler aldı. Maalesef hiçbir diyetisyen ve doktordan bu konuda yardım alamayıp bir Hint uzmanla çalışarak devamı buldum. Devamlı kabızlık, gaz, hatta tansiyonumun yükselmesine sebep olan gluten ve unu 8 ay boyunca kestikten sonra tüm bu bulguların tamamen geçtiğini görmek beslenme uzmanlığı eğitimi almaya karar vermeme sebep oldu.
18 milyon kişinin gluten intoleransı olduğu tahmin edilmektedir ve insanlar bunun farkında bile olmadan yaşamaktadır.
Benim tahminim, 2 kişiden 1 i bu probleme sahip. Özellikle dünyada en fazla ekmek tüketen ve hamur işlerine bu kadar yatkın bir toplum olan Türklerde ise farkındalığın çok daha az olduğu ama aksine bu oranın çok daha fazla seviyelerde olduğu tahmin etmekteyim.

Glüten duyarlığı olan birçok insan sindirim sorunu yaşamaktadır.2002 yılında, New England Journal of Medicine da bir çalışma yayınlandı bu araştırmaya göre 55 kronik rahatsızlığın gluten sebepli olduğu belirtiliyordu. Bu kadar gösterge ve bildiriye rağmen neden hala birçok doktorun bu problemden bihaber olduğu hep aklıma takılmaktadır.
İlaç sektöründe yeni bir şey keşfedildiğinde, bu bilginin medikal okullarda okutulması ve klinik olarak pratiğe geçmesi ortalama 17 yıl sürmektedir. Gluten hassasiyeti üzerine yapılan araştırmalar henüz 17 yılı bulmadı ama gerçek şu ki glutenin sebep olduğu birçok hastalığın anlaşılması için henüz yolun başındayız.

Bir teoriye göre de eğer gluten hassasiyeti sorunu yoksa istedikleri kadar yiyebileceklerini söyleseler de ben aynı fikirde değilim. Yelpazenin diğer tarafında ise bir otoimmun hastalığı olan çölyak hastalığı mevcuttur ki zerre kadar glüten miktarı tüketilmesi bile yıkıcı sonuçlara sebep olabilir. Herkes bu yelpazenin üzerinde bir yere denk düşer. Çölyak hastalığına bir adım uzakta yada glütenle ilgili sorunsuz biri olmaya bir adım yakında olabilirsiniz.

Glüten hassasiyetinin muhtemel uyarı sinyallerinin birkaçı aşağıda belitilmektedir.
1. Migren ve başağrısıBesin hassasiyetinin başağırısı ve migrene sebep olduğu bilinir ve gluten bu açıdan farklı değildir. Yeni yapılan bir çalışmada migren tanısı almış kişilerin% 56 sının altta yatan sebebin gluten duyarlılığı olduğunu gösterdi. Diyetlerinden gluteni çıkarılması ve glutensiz yaşam tarzı benimsemeleriyle migren sorunları çözüldü.2. Beyin sislenmesi/bulanması
Gluten, bazı insanlarda morfine benzer etki gösteren ve beyinde sislenmeye sebep olan gluteomorphines içerir. Gluten aynı zamanda beyne saldırarak enflamasyona ve beyinde bulanmaya sebep olabiliyor.

3. Depresyon
Gluten bağırsak florasının bozulmasına ve leaky gut sendromuna sebep olur .Böylece bünyenin B vitaminleri, demir, D vitamini, omega 3 yağ asitleri ve çinko gibi bazı önemli besinleri absorbe yeteneğini bozabilir. Bu vitaminler ise beyin ve ruh sağlığımız için önemli besinlerdir.Öte yandan leaky gut sendromunda bağırsaktaki atık maddelerin tekrar kana karışması ile iltihaplanmalara neden olur.

4. Eklem ağrısı
Gluten bağışıklık komplekslerine saldırır ki bu eklemlere yerleşerek şişlik, ağrı ve iltihaba neden olabilmektedir.

5. Deri döküntüleri
Tüm bunlar cildin enflamasyonundan başka bir şey değildir..Glüten hassasiyeti nasıl ölçülür?
Gluten hassasiyetinin anlaşılması için 2 yöntem mevcuttur.

1. Kan Testi
Gluten duyarlılığı test etmek için kullanılabilecek birkaç kan testi vardır; Ancak çoğu geleneksel doktorlar bu testi kabul etmezler. En geleneksel doktorlar hala sadece çölyak hastalığı için test yapar, bu sebeple gluten duyarlılığının test edilmesi amacıyla bir fonksiyonel tıp doktoru bulunması çok daha doğru olacaktır.
2. Clean 30 programımız
Kolayı ise Clean 30 programımızla glutenli gıdalardan arınıp yerine alternatif gıdalarla beslenerek kendinizdeki iyileşmeyi görerek emin olabilirsiniz.
4 hafta boyunca glutenli gıdaları yemeyi tamamen kesip kendinizi bu süre boyunca daha iyi hissediyor iseniz büyük bir olasılıkla glüten hassasiyetiniz var demektir.
Bu sebeple danışanlarımızın hepsine glüten içerikli gıdaları tamamen diyetlerinden çıkarmalarını öneriyoruz..
Bazıları için %100 glutensiz beslenme de yetesiz kalabiliyor. Çoğu insan glütenin zamanında hasara sebep olduğu bağırsak florasını iyileştirmeye çalışmaktadır..
Eğer ufacık bir şüpheniz varsa glüteni kesin. Gluten yemeği keserek bir şey kaybetmiş olmayacaksınız. Aksine yaşamınızı yada çok sevdiğiniz birinin sağlıklı ve enerjik yaşamını korumuş olacaksınız.

Kilolu Olma Sebepleri



Kiloluluk Her Yaşta Gelişebilir:

Fazla kiloluluk her yaşta gelişebilir. Doğum kilosu kiloluluğu tahminde güvenilir değildir. Diyabetik (şeker hastası) anneden doğanlarda fazla kilolulık riski ve karında yağlanma fazladır. Yeni doğan bebeklerde baş çevresi küçük olanlarda fazla kilolulık riski yüksektir. Fazla kilolulık çocukluk döneminde ortaya çıkabileceği gibi ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir.

Çocukluk Döneminde Kilolu Olanların Erişkin Yaşlarda Kilolu Olma Riski Yüksektir:
3-10 yaş arasında aşırı kilolu olan çocukların %50’sinde erişkin dönemde aşırı kilolu olma riski vardır. Ergenlik çağında aşırı kilolu olanların ise %70-80’inde ileri yaşta aşırı kilo gelişmektedir. Bu nedenle çocukluk çağından itibaren fazla kilolarla mücadele etmek gerekir.

Kadınlarda Gebelik ve Menopoz Kilo Almanın En Fazla Görüldüğü Dönemlerdir:
Erişkin kadınlar özellikle gebelik ve emzirme döneminde, doğum kontrol hapı kullanırken ve menopoz döneminde kilo alırlar. Doğum sayısı arttıkça alınan kilolarda artma olmaktadır. Bu dönemlerde kadınların kilo almamak için beslenmelerine dikkat etmesi ve egzersizi bırakmaması gerekir. Kilo alan bir kadının doğum kontrol ilaçlarını kullanmaması gerekir. Menopoz döneminde ortaya çıkan kilo alma olayı kanda kadınlık hormonu denilen östrojenin azalması neticesinde oluşur. Azalan östrojen hormonu çeşitli mekanizmalarla kilo alımı yapmaktadır. Menopoz tedavisi için ilaç alınsa bile kandaki östrojen hormonu tam olarak düzelmediği için de menopozdaki kadınlarda kilo vermede sıkıntılar olmaktadır. Bu hastalarda diyet, egzersiz ve bazı zayıflama ilaçları faydalı olabilmektedir.

Yaş Arttıkça Kilo Alınmasının Nedeni Kortizol ve İnsülin Hormonlarındaki Artışa Bağlıdır
Yaşla birlikte kilo artımının bir nedeni, kanda pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu ile böbreküstü bezinden salgılanan kortizol hormonunun artmasıdır. Her iki hormonda çeşitli mekanizmalarla yağ birikimi artırmaktadır. Aslında bu hormonlar yağların parçalanmasını veya erimesini engelleyerek yağ miktarının artmasına neden olurlar.

Kilo Alınmasına Neden Olan İlaçlar:
Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar kilo aldırır. Bu ilaçlar kullanılırken beslenmeye dikkat etmeli ve hareket artırılmalıdır. Kilo artıran bu ilaçlar şunlardır:
· Psikiyatrik hastalıklar ve depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar
· Kortizon
· Doğum kontrol hapları
· Tansiyon ve kalp hastalığı tedavisinde kullanılan beta bloker grubu adı verilen ilaçlar
· Şeker hastalığı tedavisinde insülin tedavisi
· Epilepsi (sara) hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlar
· Alerji, grip-sinüzit tedavisinde kullanılan antihistaminik adı verilen ilaçlar.

Zayıflamaya Aşırı Düşkünlük:
Zayıflamayı takıntı haline getiren bazı kadınlar, uzun süre yemek yememe veya yemeyi kısma döneminden sonra, aşırı yeme dönemine girerler. Böylece daha fazla kilo alırlar. Bazıları ise üzüntülü ve sıkıntılı durumu gidermek için aşırı yemek yer ve sonunda kilo alırlar.

Psikolojik Nedenler:
Psikososyal bazı olaylar da fazla kilolulığı tetikler. Bu olaylar arasında erken yaşta anne ve babayı kaybetme, ailenin alkolik olması, kronik depresyon, evliliğin iyi gitmemesi, göç, emeklilik ve gece vardiyasında çalışma gibi nedenleri sayabiliriz.

Bebeklerin Beslenmesinde Yapılan Yanlışlar:
Yenidoğan döneminde anne sütü ile beslenmenin fazla kilolulık riskini azalttığı gösterilmiştir. Özellikle erken aylarda (6 aydan önce) ek mamalara başlanması çocuğun aşırı kilo almasına neden olur. Ayrıca bebeğe aşırı miktarda muhallebi yedirmek, hazır mamalara bisküvi, bal ve şeker koymak da kilo alımına neden olur.
PROF .DR METİN ÖZATA

Bağırsak Sağlığınız İçin Öneriler

Bağırsak temizliği tüm vücut için çok yararlıdır çünkü bu temizlik, parazitlerden çok zaman önce tüketilmiş bir gıdanın atıklarına kadar vücut için gerekli olmayan ve bağırsakları tıkayabilecek her şeyi temizler. İyi bir kolon temizliği ve uygun bir diyet, bağırsakları tertemiz yapar. Bu; vücudu ve iç organları iyileştirmekle kalmaz; daha huzurlu hissetmeye, daha rahat uyuyup daha kolay nefes almaya yardımcı olur, ağız ve ter kokusunu önler ve sivilcelerin azalmasına yardımcı olur.
Bağırsak temizliği, besinlerin daha iyi emilip özümsenmesini sağlar.



 Bağırsakların Temiz Kalması İçin Öneriler
  Haftada en az 7 meyve tüketin ve çok lif içeren, özellikle kırmızı meyveleri seçmeye özen  gösterin.
  • Haftada 2 ila 3 kez, tam tahıllı karbonhidratlar tüketin.
  • Kolon temizleyici özelliği olan, yani bol protein ve lif içeren yiyecekler tüketin.
  • Yağlı ve şekerli yiyeceklerden uzak durun.
  • Yemeklerinize çekilmiş keten tohumu ekleyin.
  • Her gün egzersiz yapmaya çalışın. En azından günde yarım saat yürüyüş yapın.
  • Günde en az 2 litre su tüketin.



  • Kabızlığa doğal çözüm:
    2 adet gün kurusu kayısı
    1 adet cevizi gece boyunca suda beklerim. Ertesi sabah bu besinleri içinde beklettiğiniz su ile birlikte tüketin.

    Bağırsak sağlığı için tuvalette doğru oturuş pozisyonu



    Yaratılışımız gereği, boşaltım sistemimiz sadece 35 Derecelik açı yakalandığı zaman tam olarak doğru çalışmaktadır. Bu açının tam oluşmaması durumunda tam ve doğru boşaltım sağlanamamaktadır.
    Yani buradan anlıyoruz ki, atalarımızın yıllardır kullandığı alaturka oturuş pozisyonu en doğru pozisyonmuş.



    http://hakanmenguc.com/bagirsak-sagliginiz-icin-cok-onemli-tavsiyeler/

    Fasulyeli Ispanak Böreği (Unsuz)





    2 su bardağı haşlanmış robottan geçmiş kuru fasulye
    2 yumurta

    Bir demet ıspanak
    Yarım su bardağı yoğurt
    Yarım cay bardağı zeytin yağı
    50 gr beyaz peynir
    5 adet ceviz
    1 çay kaşığı karbonat

    Tuz ve pul biber

    Hepsini karıştırılıp yağlanmış tepsiye alınır. 180 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirilir.

    Kaynak: Facebook Karatay Lezzetleri Grubu (Gülsüm Çokberk Arslan)

    30 Kasım 2016 Çarşamba

    Brokoli ve Karnıbaharlı Köfte




    Karnabahar ve brokoli buharda pişirilir.
    Yoğurma kabına alınır. İstenilen baharatlar ve tuz konur iyice yogurulur
    Kuru soğan ve sarımsak ince bir şekilde doğanır bir tavada zeytin yağı ile biraz pişirilir, üzerine kıyma koyulur. Karabiber, maydanoz,  yeşil soğan ve pul biber eklenip karıştırılır.
    Pisince ocaktan alınır,  soğuyunca karnabaharlarn üzerine koyulur, iki yumurta kırılır ve iyice yogurulur.
    Borcam zeytinyağı ile yağlanır.
    Halka halka soğanlar dogranir ve borcama dizilir. Soğan halkalarinin üzerine köfteler dizilir ve fırına verilir.
    Afiyet olsun.

    Kaynak: Facebook Karatay Lezzetleri Sayfası. (Elif Açık)

    Turşu Yararlı mıdır?



    Turşu sağlığınız için faydalı mıdır? Cevap turşu yapımında kullanılan yönteme göre değişmektedir. Aşağıdaki makale geleneksel ve modern yöntemi incelenmekte ve bu yöntemlerin nihai ürünün besin değerlerini nasıl etkilediğini göstermektedir. .

    Biliyor Muydunuz?
    Kornişon turşusu Amerika Birleşik Devletleri’nde en sık tüketilen turşu çeşididir. Bunlar genellikle sandviç, hamburger ve diğer atıştırmalıklar ile birlikte servis edilirler.

    Günlük yemeklere keskin bir tat eklemek istediğinizde turşu uzun zamandır ilk tercih olmuştur. Onlar kesinlikle yemeği daha heyecanlı bir hale getiren lezzet arttırıcılarıdır. Ancak, sağlık açısından turşunun herhangi bir besin değeri var mıdır? Turşu yemeklere tat katmanın haricinde onlara besin değerleri de katıyor mu?

    Turşu Sağlık İçin Faydalı Mıdır?
    Daha önce belirtildiği gibi, cevap turşu yapımında kullanılan yönteme göre değişmektedir. Salatalık gibi sebzeler ya da elma, şeftali ve armut gibi turşu yapımında kullanılan meyveler şüphesiz besleyicidir fakat turşu yapım süreci son ürünün besin içeriğini belirler. Bunlar aşağıda ele alınmıştır;
    Doğal Fermantasyon:
    Turşu yapımında kullanılan geleneksel fermantasyon yönteminin, turşu yapımında kullanılan sebze ve meyvelerin besin değerlerini koruduğu tespit edilmiştir. Bunun nedeni geleneksel fermantasyon yönteminde herhangi bir ısı veya kutulamanın kullanılmamasıdır. Sadece rafine edilmemiş deniz tuzu ya da fermantasyon için kullanılır. Bu şekilde doğal olarak fermente edilen turşular sindirimi kolaylaştırdığı bilinen faydalı bakteriler açısından da iyi bir kaynak sağlar. Yani doğal olarak üretilen bu turşulardan küçük miktarlarda tüketmek, bağırsaklardaki faydalı bakterileri artırmak için kolay bir yoldur. Sindirimi geliştiren bu faydalı bakteriler bağışıklık sistemini geliştirmenin yanında, B ve K vitaminleri sentezinde de önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca turşu doğal bir şekilde fermente edildiğinde, ısıya duyarlı vitamin ve mineraller de kaybolmaz. Bu geleneksel yolla fermente edilen turşunun en önemli faydalarından biridir.

    Modern Turşu Yöntemleri:
    Bugünlerde turşu kurmanın en yaygın yolu olan sirke-tabanlı pastörize turşular ısıl işlem görmektedir. Her ne kadar bu süreç ürünün raf ömrünü uzatsa da, zengin enzimler ve yararlı bakterilerin yanı sıra ısıya duyarlı vitaminleri öldürmektedir. Isıtma işlemi nihai ürünün besin değerini düşürür. Yani, modern yöntemlerle üretilen turşuların doğal olarak üretilen turşulara göre besin değerleri azalmaktadır.
    Porsiyonlarınıza Dikkat Edin!
    Hiç şüphe yok ki geleneksel yöntemle fermente edilen turşu, sağlıklı ve lezzetlidir ancak kesinlikle aşırı tüketimini önlemek gerekir. Nedeni ise oldukça basit turşunun yüksek tuz içeriği! Turşuyu daha uzun bir süre için muhafaza edebilmek için ekstra tuz ilave edilmesi gereklidir. Yani çok fazla turşu tüketmek ekstra tuz almak demektir.
    Örneğin bir kornişon turşu 306 mg sodyum içeriği ile günlük sodyum ihtiyacının %13’ünü karşılar. Yani günde bir kaç tane turşu tüketirseniz günlük ihtiyaç olan 2.300 mg’ı aşabilirsiniz. Yüksek miktarda tuz alımı yüksek tansiyonun en önemli sebeplerinden biri olmuştur. Çok fazla sodyum alımı da vücudun susuz kalmasına neden olarak böbrek hasarı, kalp krizi ve inme riskini arttırabilir. Bu sağlık riskleri akılda tutulmalı ve turşu tüketiminde kesinlikle aşırıya kaçılmamalıdır.
    Turşu Suyu:
    Çok küçük miktarlarda turşu suyu içmenin de bazı sağlık faydaları olabilir. Yüksek sodyum içeriği nedeniyle turşu suyu içmek, kas kramplarının ve akşamdan kalmalık belirtilerinin hafifletilmesine yardımcı olabilir. Pek çok sporcu turşu suyunun spor ile bağlantılı kas kramplarını rahatlattığını bildirmiştir.

    Hamilelikte Turşu Tüketimi:
    Genellikle kadınların hamilelik dönemlerinde turşuya aşerme eğilimleri olduğu görülmüştür. Hamile bayanlarda turşu tüketimi çok endişe yaratacak bir neden olmasa da, turşunun çok yüksek tuz içeriği nedeniyle porsiyon konusunda dikkatli olunmalıdır.
    Sonuç olarak doğal fermantasyon yöntemi turşu üretiminin orijinal yöntemidir ve bu şekilde üretilen turşular yıllar boyu sağlıklı ve lezzetli yemeklerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Besin değerlerinin ve faydalı bakterilerin ölmesi nedeniyle ısıl işlem görmüş turşulardan kaçınmaya çalışın. Az miktarda tüketildiğinde sağlıklı olan turşuları aşırıya kaçmadan tüketmeye özen gösterin!


    http://www.bilgiustam.com/tursu-saglik-icin-faydali-midir-zararli-midir/